Mehmet Göncü
19 Mart 2014
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi, Dünya savaş tarihinde bir emsali daha yoktur
1915 Çanakkale muharebelerinde, çeşitli cephelerde Türk askerinin gösterdiği
yiğitlik, fedakârlık ve asalet gibi…
Örneğin
25 ve 26 Nisan 1915 tarihinde Çanakkale’de 25 bin kişilik düşman çıkarma
gücünün bir adım bile ilerlemesine fırsat vermeyen 57’nci alayımızın örnek
alınacak kahramanlıkları ve fedakarlıklarından biraz bahsedelim.
Bu
alayın 628 kişilik bütün mevcudu Alay Komutanı Manastırlı Yarbay Hüseyin Avni
bey de dahil olmak üzere tamamı bu savaşta şehit olmuştur.
Değerli
okuyucularım, 25 Nisan 1915 tarihi ilginç bir tesadüf sonucu o yıl kurban
bayramının ilk günüdür. Bayram namazından sonra Alay imamının gür sesiyle
okunan Kur’an-ı Kerimden sonra, bütün birlik birbiriyle helalleşip din, namus
ve şeref için bir zülüm ve zorba bir saldırıyı
önlemek amacıyla vatanlarına kanlarını, canlarını helal ettiklerini
belirterek, inandıkları dava uğruna kendilerini kurban ederek şehitlik
şerbetini içmek suretiyle, dünya ve ahirete en büyük makam olan şahadet
rütbesine vasıl olmuşlardır.
Cenabı
Allah bu asil ecdadımızın yerlerini cennet etsin ve biz torunları için de
inşallah. şefaat makamında olurlar.
Bu
savaşta Yarbay olan Büyük Önder Atatürk, bakın bu olayın kahramanları için
neler söylüyor:
“Karşılıklı
siperler arasındaki mesafe sekiz metre, birinci hattakiler hiç biri
kurtulmaksızın düşüyor, ikinci hattakiler üç dakika sonra öleceğini biliyor ama
hiçbir irkilme yok. Aslanlar gibi ileriye atlıyorlar. Kur’an-ı Kerim okumasını
bilenler Kur’an-ı Kerim okuyarak, bilmeyenler Kelime-i şahadet getirerek
cennete girmeye hazırlanıyorlar. Çanakkale zaferini kazandıran ruh işte bu
ruhtur”
Bizler
de inanıyoruz ki, işte bu asil ruha sahip olan aziz milletimiz ve büyük
devletimiz, milli birliğini daima koruyarak, dünya döndükçe, güneş doğdukça
sonsuza kadar var olacaktır.
57.
Alayın şanlı sancağı ise, bütün bir alay tamamen şehit olmasına rağmen yere
düşüp esir olmamış, rüzgarın yardımı ile uçarak bir mucize olay gibi yüksek bir
ağacın dalında bulunmuştur ve altın madalya nişanı almıştır.
Sevgili
okuyucularım, bildiğiniz gibi bu savaşta 250 bin şehidimiz var. Hemen hemen
ülkenin her yöresinden ve her aileden şehitlerimiz var. Örneğin; annemin iki
amcası bu savaşa katıldıktan sonra bir daha geri gelmemiştir.
Ben
şahsen gidip bu şehitlikleri gezmişimdir. Çokta heyecanlanıp ibret almışımdır.
Bu nedenle diyorum ki; Ey yan yana, kucak kucağa, şanla şerefle yatan,
Edirneli, Rizeli, Karslı, Vanlı, Hakkarili, Yozgatlı, Ankaralı, Tuncelili,
Urfalı, Cebeli Lübnanlı, Diyarbakırlı, Şamlı, Halepli, İzmirli, Aydınlı,
Bursalı, Maraşlı, Gaziantepli ve isimlerini yazamadığım aziz vatanımızın her
yöresinden gelmiş sayısız asil
kahramanlar, sizler-bizler özgür yaşayalım diye seve seve canlarınızı feda
edip, şehit oldunuz. Yeriniz cennet olsun. Bizler de sizlere layık evlatlar
olmaya çalışıyoruz. Asil
fedakârlıklarınızı asla unutmadık. Sonsuz minnet ve şükran borcumuz ebedidir.
Gönlünüz rahat olsun. Huzur içinde yatın.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileği ile kalın sağlıcakla…