Köşe Yazısı

25 kuruşun yaşamımdaki önemi

Mehmet Göncü

Mehmet Göncü

Tüm Yazıları Gör

Kıymetli
okuyucularım, İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük farklılık, düşünmeye ve
düşündüğüne de yorum getirebilme özelliğidir.

İşte
bu özellik, bireyin genel ve özel öğrenme, çevre ve aile olgusu beden ve ruh
sağlığı ile anlam kazanır.

Ben
bu yazımda, ailenin birey üzerindeki eğitici ve öğretici etkisinden bahs
edeceğim.

Bana
göre çocuk yetiştirmede, aile eğitimi genel ve özel okul eğitiminden önem
sırasına göre, daha önce gelir.

 Fidan yaşken eğilir’ atasözündeki gerçek gibi.

Neyse
biz dönelim, yazımızın konu başlığındaki yaşanmış öyküye..

Tahminen
bundan tam altmışiki yıl önce yaşadığım olay şöyle meydana gelmişti:

Rahmetli
babam bir gün bana, ‘25 kuruş verdi, git fırına 5 kuruşa ekmek, 5 kuruşa peynir
al, ve kahveciye bir de çay söyle gel’ dedi.

Dediğini
yapıp ilkin fırına gittim. Ancak, fırın çok kalabalıktı, tezgaha da boyum
yetişmiyordu, ben de birkaç kez zıpladım ve parayı tezgaha koydum. Ancak
şansızlık bu ya para, yuvarlandı ve tezgahta bulunan bir aralıktan aşağıya yeni
tezgahın tahtalarının arasına girip kayıp oldu.

Ben
bu durumu fırıncıya söyledimse de o da, ‘Ben parayı tezgaha koyduğunu görmedim’
dedi.

Fırıncı
da haklıydı.

Çaresiz
geri dönüp babamın yanına gidip durumu anlattım. Babam hemen dükkanını kapattı,
beraberce fırıncıya gittik. Fırıncı babamı tanıyınca ben parayı görmedim ama
sen gelince görmüş gibi kabul ediyorum” dedi.

Babam
ise, “Hayır mesele para veya ekmek meselesi değil, mesele benim oğlumun yalan
söyleyip, söylemediği hususudur. Bu nedenle; Bir marangoz getirip tezgahı
söktüreceğim ve marangozun ücretini de ben ödeyeceğim” dedi. Rahmetli babam
Nusret isminde tanıdığı bir Nacar’ı getirdi. Fırında müşterinin çok azaldığı
bir saatte tezgahı söktürdü ve 25 kuruşu buldu.

Marangoza
da o günün parası olarak 3 lira verdiğini hatırlıyorum. Fırıncıya da, “Benim
oğlum yalan söylemez. Çünkü ben onu öyle eğittim, öyle yetiştirmeye
çalışıyorum” dedi.

Kıymetli
okuyucularım, o 25 kuruş ve babamın yüzündeki o günkü sevinçli ifade, inanın
yaşamımın her evresinde ve bazı olaylar karşısında gözümün önünde hep yeniden
canlanır ve o anki düşüncemi pozitif olarak olgunlaştırır.

Özetle;
Günümüzde Urfa’mızda da meydana gelen ve basına yansıyan bazı olumsuz
davranışlar karşısında eski günlerdeki dürüstlük ve dostluğu özlüyor ve ister
istemez de aklımdan, “Acaba günümüzde insani ve ahlaki değerler bazı kimseler
için erozyona mı uğradı?” diye geçiriyorum.

Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; engin gönüllü 
dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…

1.017 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

25 KURUŞUN YAŞAMIMDAKİ ÖNEMİ

Mehmet Göncü

Mehmet Göncü

Tüm Yazıları Gör

İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük farklılık, düşünmeye ve düşündüğüne de yorum getirebilme özelliğidir.

İşte bu özellik, bireyin genel ve özel öğrenme, çevre ve aile olgusu beden ve ruh sağlığı ile anlam kazanır.

Ben bu yazımda, ailenin birey üzerindeki eğitici ve öğretici etkisinden bahs edeceğim.

Bana göre çocuk yetiştirmede, aile eğitimi genel ve özel okul eğitiminden önem sırasına göre, daha önce gelir.

 Fidan yaşken eğilir’ atasözündeki gerçek gibi.

Neyse biz dönelim, yazımızın konu başlığındaki yaşanmış öyküye..

Tahminen bundan tam altmış yıl önce yaşadığım olay şöyle meydana gelmişti:

Rahmetli babam bir gün bana, ‘25 kuruş verdi, git fırına 5 kuruşa ekmek, 5 kuruşa peynir al, ve kahveciye bir de çay söyle gel’ dedi.

Dediğini yapıp ilkin fırına gittim. Ancak, fırın çok kalabalıktı, tezgaha da boyum yetişmiyordu, ben de birkaç kez zıpladım ve parayı tezgaha koydum. Ancak şansızlık bu ya para, yuvarlandı ve tezgahta bulunan bir aralıktan aşağıya yeni tezgahın tahtalarının arasına girip kayıp oldu.

Ben bu durumu fırıncıya söyledimse de o da, ‘Ben parayı tezgaha koyduğunu görmedim’ dedi.

Fırıncı da haklıydı.

Çaresiz geri dönüp babamın yanına gidip durumu anlattım. Babam hemen dükkanını kapattı, beraberce fırıncıya gittik. Fırıncı babamı tanıyınca ben parayı görmedim ama sen gelince görmüş gibi kabul ediyorum” dedi.

Babam ise, “Hayır mesele para veya ekmek meselesi değil, mesele benim oğlumun yalan söyleyip, söylemediği hususudur. Bu nedenle; Bir marangoz getirip tezgahı söktüreceğim ve marangozun ücretini de ben ödeyeceğim” dedi. Rahmetli babam Nusret isminde tanıdığı bir Nacar’ı getirdi. Fırında müşterinin çok azaldığı bir saatte tezgahı söktürdü ve 25 kuruşu buldu.

Marangoza da o günün parası olarak 3 lira verdiğini hatırlıyorum. Fırıncıya da, “Benim oğlum yalan söylemez. Çünkü ben onu öyle eğittim, öyle yetiştirmeye çalışıyorum” dedi.

Kıymetli okuyucularım, o 25 kuruş ve babamın yüzündeki o günkü sevinçli ifade, inanın yaşamımın her evresinde ve bazı olaylar karşısında gözümün önünde hep yeniden canlanır ve o anki düşüncemi pozitif olarak olgunlaştırır.

Özetle; Günümüzde Urfa’mızda da meydana gelen ve basına yansıyan bazı olumsuz davranışlar karşısında eski günlerdeki dürüstlük ve dostluğu özlüyor ve ister istemez de aklımdan, “Acaba günümüzde insani ve ahlaki değerler bazı kimseler için erozyona mı uğradı?” diye geçiriyorum.

Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…

674 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir