İbrahim Halil Okuyan
6 Nisan 2016
İnsanın
sıkıldığı zamanlar vardır.
Dünyanın
sonu gibi gelen zamanlar vardır.
Her
şey üzerinize gelir.
Böyle
zamanlarda, geçici de olsa unutmak için;
Bir
yer ararsınız sıkıntılardan uzaklaşmak,
Bir
omuz arasınız başınızı yaslamak için, Başınız bile ağır gelir size. Doksanlı
yıllarda Harran Üniversitesine iş yaparken gerçekten isyan ettiğim zamanlar
olurdu.
Tanıdığım
insanlar burada yazamayacağım sebeplerle işlerimde zorluk çıkarırlardı.
Sıkıldığım
zamanlarda Harran Oteli hamamına giderdim öğle zamanları.
Hamam
boş olurdu ve kurnalara damlayan su sesleri arasında şöyle düşünürdüm; senin
çalışan insanlara, malzeme aldığın insanlara borcun var en azından onlar için
yapılanlara sabır etmelisin.
Boş
hamamda düşünmek bana iyi gelirdi.
Devlet
Su İşlerinde çalışırken; böyle zamanlarda, Anne ve Babamla beraber çocukları da
alıp hafta arası Göl Pınar’daki ormana giderdim.
Onlara
sorunlarımı anlatmazdım ama rahatlardım Ailemle olunca.
Üniversitedeyken
Kuran okumak bana iyi gelirdi.
Örnekleri
çoğaltmak mümkün ve yazımız bu konu ile ilgili.
Thomas
Cook, bir araştırma gezisi sırasında, Atlas Okyanusunun ıssız bir yerinde
milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür.
Kulakları
sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, Okyanusun
dev dalgaları arasına kendilerini atarak intihar etmektedirler! Bu olayı yıllar
boyunca birçok balıkçı görür, Birçok Bilim Adamı araştırır.
Kuş
bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı Yönlerden gelerek
okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler, Ancak intihar etmelerinin
nedenini çözemezler. Yıllar suren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın
yaşandığı yerde bir Ada olduğunu; kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu Adanın
bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar.
İnsanların
yokluğunu bile fark etmedikleri ada kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez bir
durağıdır.
Kuşlar
binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve uzun ve yıpratıcı
bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin
bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömmektedirler.
Peki
ya siz !!!… Sizin hiç bir Adanız oldu mu? Yaşamın uzun göç yollarında size
bir yudum taze Soluk verecek, yolunuza dinç olarak devam etmenizi sağlayacak
bir Adanız var mı?
Bir
gün yerinde bulamazsanız, İlle de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü,
Dengenizi yitirinceye kadar çırpınıp kanat çırptığınız bir Ada yaratabildiniz
mi kendinize?
Sınırsızca
her şeyi paylaşabileceğiniz bir Dost, Yola birlikte çıkacak kadar güven
duyduğunuz bir Arkadaş, Size daima huzur ve mutluluk verecek bir Eş, Ulaşmak
için yıllardır uğraş verdiğiniz bir Amaç edinebildiniz mi?
Şöyle
daha bir iyi bakın çevrenize… Size Gelen, Sizin Gittiğiniz, Sizi Bulan, Sizin
bulduğunuz kaç Adanız var çevrenizde? Kaç tane durup nefeslendiğiniz Ada
yaratmışsınız kendinize.
Doğarken
hazır bulduğumuz ilk Adamız, yaşadıkları sürece sığınağımız, dert ortağımız;
Anne ve Babamızın kıymetini onlar yaşarken bilmemiz dileği ile.
Saygılarımla…
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
6.Nisan.2012 Şanlıurfa