Cüneyt Gökçe
7 Kasım 2009
Ramazan ayı boyunca devam eden ve her gün TRT-6’da icra edilen canlı iftar programını müteakip yine TRT-6 için İstanbul’da hazırladığımız 13 programlık paket kayıtlarından fırsat bulduktan sonra ancak sizlerle buluşabildik; hoş görüle…
Ramazan boyunca gezdiğimiz bütün yerlerde hem halkımızın hem de resmi zevatın olağanüstü sıcak ve samimi ilgi ve alakasına mazhar olduğumuz gibi İstanbul’da olduğumuz süre içerisinde de aynı ilgiyi müşahede ettik. Bu vesileyle hem halkımıza hem de ilgi ve desteklerini esirgemeyen resmi zevata teşekkür etmeyi ihmal edilmemesi gereken bir görev biliyorum. Özellikle uğradığımız her yerde görev yapan vali ve kaymakamlarımız, emniyet mensuplarımız ve müftülüklerimiz bütün özverileriyle bizlere yardımcı oldular. Böylece memleketin en özgün mekânlarını, en güzel hafızların sundukları Kur’an-ı Kerim ziyafetleri eşliğinde, güvenli ve huzurlu bir atmosferde sizlere takdim etmek nasip oldu. Gittiğimiz her mahalde bulunan kanaat önderlerini, hizmet erbabını ve ilim ehli zevatı sizlerle tanıştırma gayreti içerisinde olduk. Sizlerden gelen soruları makul bir üslupla cevaplandırmaya çalıştık.
Diğer taraftan; sizlerden ayrı kaldığımız süre içerisinde serzeniş ve sitem yüklü pek çok mesajınızı aldık. Bir daha böyle uzun süre ayrı kalmamayı ümit ederek ilgilerinize teşekkür ederiz.
Hac mevsimine girdiğimiz bugünlerde özellikle hac farizasını yerine getirmek durumunda olan kardeşlerimizden dua istemeyi unutmayalım. Helallik dilemek ve vedalaşmak üzere bizlere uğradıklarında mutlaka dua talebinde bulunalım. Beytullah’ta, Safa-Merve’de, tavaf esnasında, Mina’da, Müzdelife’de, Arafat’ta, Resulullah’ın huzurunda ve diğer mübarek mekânlarda bizleri hatırlama ricasında bulunalım.
Unutmayalım ki, kardeşlerimizin hazırlandıkları ve çıkmak üzere oldukları bu yolculuk, sıradan bir seyahat değildir. Onlar, İslam’ın çok önemli bir şartını yerine getirmeye, pîr u pâk olmaya ve analarından doğdukları o masum güne dönmeye niyet etmişlerdir. Safi bir niyetle ve ihlâslı bir teşebbüsle koyuldukları bu yolda sabrın en güzel imtihanını verecekler; yıllardır hayalini kurdukları ve zihinlerinde canlandırdıkları o muazzam Kâbe’yi ziyaret edeceklerdir. Tevhidi simgeleyen tavafta zikir ve duanın en içten olanını dile getirecekler, binlerce ehl-i iman ile birlikte “lebbeyk!” diyecekler, “buyur Allah’ım geldim, emrine amadeyim” haykırışında bulunacaklardır. Renkleri, dilleri ve coğrafyaları farklı olan kardeşleriyle birlikte aynı duygu ve heyecanı paylaşacaklar ve bu farklılıkların birer zenginlik olduğu kanaatine varacaklardır. Bu farklılıkların, aslında Allah’ın birer ayeti olduğunu fark ederek; farklı olan bu kardeşleriyle tanışma, kaynaşma ve dayanışma ihtiyacını hissedeceklerdir.
Onlara nasip olan bu güzelliğin bize de nasip olması için dua ve teşebbüste bulunalım. Unutmayalım ki, dünya malı ahiret yatırımı olunca daha anlamlı hale gelir. Fani mal bu şekilde ebediliğe namzet olur.
İnsanlığın hizmetine sunulmayan ve amacına uygun kullanılmayan mal, sadece bir yüktür.
Sağlık ve huzur dolu günler dileğiyle…