Mehmet Göncü
18 Mart 2009
En az otuz yıldan beri tanırım kendisini.
Şanlıurfa’da dürüst, çalışkan, yardımsever ve mert yaradılışlı bir kimse olarak tanınırdı.
İnançlıydı, düşündüğü gibi yaşar öyle de davranırdı.
Özetle; örnek alınacak insanı kâmil bir kişilik sahibiydi.
Her karşılaştığımızda gülen yüzüyle hal hatırımı sorar, bir ihtiyacımın olup olmadığını samimi ve dostça öğrenmeye çalışırdı.
Ben de kendisine bir sorununun olup olmadığı hususunu sorar, ilgisine teşekkür eder ve iyi dualarını talep ederdim.
Bana yazmaya devam et. Kişi doğru bildiklerini ve inandıklarını başkalarına da anlatmakla yükümlüdür derdi ve çok zaman da cebinden çıkardığı bir tükenmez kalemi bana armağan olarak verirdi.
Benden yaşlı olan bu saygıdeğer dostumu uzun zamandan beridir görmüyordum.
Eşinin vefatı gününden ve taziyesinden sonra kendisine çarşı-pazar gibi kalabalık olan hiçbir yerde rastlamadım. Ancak oğulları ile karşılaştığımda babaları hakkında bilgi edinir. İyidir cevabını aldıktan sonra da selam ve saygılarımı iletmelerini söylerdim.
Nihayet, geçende bu değerli yaşlı dostumla oğullarının işyerinde karşılaştım. Hasretle ellerini öpmek istedim. Bırakmadı, kendisini çok özlediğimi söylerken, bir yandan da fark ettirmeden görünümündeki bariz çöküşün ve değişimin sebebini anlamaya çalışıyordum.
Bana hitaben; “Mehmet bey seni çok severim. Bu neşeli tavrının devam etmesini ve sürekli sağlıklı kalmayı istiyorsan eşinin kıymetini bil” dedi.
Dikkat ettim. Bu tavsiyeleri bana yaparken, yaşlı dostum artık gözyaşlarını tutamıyordu ve bu göz yaşlarında da çok anlam ve güzel hatıralar gizliydi.
Sonuçta biz aciz kullarız. İlahi takdire ne diyebilir ki!.. Bu manada Cenabı Allah (c.c.) kimseyi eşinden ayrı koymasın. Mukadder olan ayrılıklarda da geride kalanlara sabrı cemil ihsan etsin .
İnancımıza göre, tek tesellimiz ise, mümin olanların ve birbirini sevenlerin ahiret aleminde tekrar buluşacak olmalarıdır
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…