Mehmet Göncü
6 Haziran 2012
Sevgili okuyucularım, geçenlerde Kanal Urfa Televizyonundan “Gönül Sofrası” yapımcısı ve sunucusu Zeynep Ateş’le bir söyleşi yaptık.
Konuşmamızda öne çıkan en önemli husus, “Yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı” oldu.
Gerçekten insan diğer canlılar gibi yaşam sürecini sağlıklı sürdürebilmesi için tabiat ananın kendisine sunduğu yiyecekleri hayat enerjisi olarak almak zorundadır.
Ancak, insan diğer canlılardan farklı olarak bir de saygı görmek ister. İşte bu nedenle yaşamak, yaşamak için de yemek yer.
Zeynep Hanım Urfa yemeklerini sorunca, kendisine; “Kültürlerin harman olduğu 12 bin yıllık kadim ve kutsal kentimizde kendine özgü bir çok medeniyeti yansıtan yüzlerce natürel ve otantik yemek çeşidimiz var” dedim.
Ayrıca Urfa’da ev sahipliği ve misafir ağırlama kültüründen de bahsettim.
Konu gönül soframıza gelince, rahmetli nenem, “Oğlum misafir ev sahibinin aşına değil, kaşına bakar” derdi. “Misafirin yüreği bir kuş tüyü kadar hafiftir. Onu sakın incitmeyesiniz” diye de tembih ederdi.
Bu bağlamda, son yıllarda kentimizi ziyaret eden binlerce yerli ve yabancı turiste saygı değer hemşerilerimizin ve kıymetli esnafımızın Hazreti İbrahim’in misafirperverliğini örnek alarak konuklarımızı ağırlamakta olduğuna ben şahsen yürekten inanıyorum.
Bu manada şunu unutmamamız gerekiyor; Tüm misafirlerimiz yemekten ziyade saygı ve sevgi görmek isterler.
“Gönül Sofrası” ile ilgili olarak da, yıllar önce yazdığım bu konudaki şiirimin bir kıtasını değerli yorumlarınıza sunmak üzere aşağıya alıyorum:
Zenginlik isterim gönül dolusu
Bir lokma ekmeğinden bana da sunsun.
Bir sevgi isterim gönül bağından
Dalından kopmamış bir çiçek olsun
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..