Konuk Yazar
15 Şubat 2017
“Hayatta en zor şey, amaçsız insanlarla yaşama zorunluluğudur.”
Cenap Şahabettin
Bircan Deniz SAVCI
Geceleri yatağına uzandığında, sabahında gri bir güne uyanacağını düşünüyorsan eğer ve sabah gün ışığı tüm yaramazlığıyla kirpiklerini uyanman için çekiştirdiği halde, ne gözlerin açılıyor ne de bedenin yataktan kalkıyorsa sabahına bir amacın yok demektir…
Uyanıp banyoda ayna karşısında dikilirken ellerin yüzüne su vurmaya bile üşeniyorsa, gözlerin kendine bakmaktan bile kaçıyorsa, suratın umutsuz vaka halini aldıysa, havlunun yüzeyi yanağına sürtündüğünde ürperiyorsa ve banyodan tüm salaşlığınla yüzünü yıkamadan kaçıyorsan yorgunsun demektir…
Akşamdan giyinmek için seçtiğin kıyafetleri umursamadan üzerine geçiriyorsan, mutfağa girip buzdolabının kapağını açtığında, dolabın içindeki hiçbir şeyin, ağzındaki o ağulu tadı geçirmeyeceğini düşünüyorsan, dolabı kapatıp masanın üzerindeki sürahiye kayan gözlerini yapışkan bir yutkunmayla ittiriyorsan, eline bardak alıp içine su doldurup kana kana o doldurduğun suyu içmeye üşeniyorsan hayattan soğumuşsun demektir…
Kapını zifiri bir geceye açacağın gecelere kadar açılmamak üzere kapatıyorsan, merdiven basamaklarını inen ayakların birbirine dolaşıp dolaşmamakta kararsızlık çekiyorsa, caddeye çıktığında omzuna, eline koluna çarpanlara sövüyorsan, bineceğin otobüs sadece birkaç dakika bile geç kaldığından söyleniyorsan duraktakilere, seni gülümsemeyle karşılayan danışma görevlisinin gülmesinden bile rahatsızlık duyuyorsan, güzel sözler kulağını tırmalıyorsa mutsuzsun demektir…
Ama bunun nedenini etrafındaki insanlarda aramak seni mutluluğa eriştirmez. Onların da hayatını cehenneme çevirmen, kendi karanlık girdabına onları da çekmeye çalışman, sözlerinle kalpler kırman, yapmadıklarınla sorumluluklarını onların başına yıkman ve sana katlanmak zorunda bırakman seni en fazla birkaç sene idare eder.
Sonra bir bakmışsın, sen hala yatağının bir ucunda oturmuş üzerine sinen o leş gibi kokan karanlığın kokusunu gidermeye çalışırken, etrafındakiler birbirinden hoş kokularını sala sala renklere bürüne bürüne günün de gecenin de gülmenin de hakkını vererek yaşıyorlar.
Her zaman olduğu gibi o zaman da hatayı onlarda bulmaya çalışacaksın ama yapma.
Bıktıysan bu halinden, hatayı önce kendinde arayacaksın.
Neyi eksik yaptım, neyi unuttum diyeceksin.
Sevmediğin bir işi yapmayacaksın mesela.
Hayallerin olacak, ama ütopik ama gerçekçi…
Onlara ulaşmak için irili ufaklı yollar belirleyeceksin.
Bir yoldan diğerine giderken çocuklar gibi eğlenebildiğini keşfedeceksin.
Güneşle göz göze gelmekten, yüzüne su çarpmaktan, ayna karşısında bile olsa gülmekten korkmayacaksın.
Hayatı kendine de başkalarına da zehir etmeyeceksin…
Yapabilirsin…