Mehmet Göncü
17 Ağustos 2012
Kıymetli okuyucularım, bu günkü yazımın başlığındaki deyim şeklindeki cümleyi hoca Nasrettin’in bir öyküsünden biraz gülesiniz diye aldım.
Efendim hoca Nasreddin bir gün Akşehir’de bir şahsın göle düştüğünü görür. Adamın çırpınışından yüzme bilmediği anlaşılan şahsın yanındakiler onu kurtarmak için adama “Ver elini, ver elini” diye bağırırlar. Ancak, boğulmak üzere olan kazazede bir türlü elini vermez.
Bu durumu gören hoca biraz dikkatli bakınca adamı tanır ve kalabalığa şöyle seslenir:
“Ben bu adamı tanıyorum. Bu şahıs cimrinin biridir. Hayatında hiç bir kimseye eliyle bir şey verip, yardımda ve hayır –sevap işinde bulunmamıştır. Bu nedenle siz adama “Ver elini diyorsunuz. Boşuna uğraşmayın. O size elini vermez” der ve koşa koşa o adamın yanına varır. “Ver elini” der, adam elini vermeyince, “Öyleyse al elimi al elimi” der.
O zaman hep almaya alışmış olan ve şahıs boğulmak üzereyken hocanın elini tutar ve hoca da onu böylelikle boğulmaktan kurtarır.
Sevgili okuyucularım, ben şahsen hocanın bu öyküsünden çok ibret aldım. Hoşuma gittiği için de makaleme konu ettim.
Demem o ki; birkaç gün sonra Ramazan bayramını idrak edeceğiz. Maddi imkânı olan mümin kardeşlerimiz gerek zekat, gerekse fitre ve sadakalarını ilkin yoksul komşularına, onların onurlarını rencide etmeden sonra kimsesiz korumaya muhtaç yetimlerle, dullara, çalışamayacak durumda olan ve fakir olan engellilere, yeterli geliri olmayan yaşlılara alil ve acizlere, insanlığın yüreğini sızlatan Myanmar’daki Arakan’lı insan ve din kardeşlerimize yardım elini uzatmalıdırlar.
Zira; “Ne verirsen elinle, o da gelir seninle”
Bu manada hamiyetperver Urfalı hemşerilerimin ve bütün İslam aleminin mübarek Ramazan bayramını şimdiden kutlar, bütün insanlık ve islâm ve insanlık alemine hayırlara vesile olmasını en içten duygularla temenni ederim.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..