Mehmet Göncü
26 Ağustos 2015
Kıymetli
okuyucularım, 17.yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Büyük Ozan Nabi’yi
bilmeyen ve onun şiirlerini sık sık dile getirmeyen hemen hemen hiçbir Urfalı
yok gibidir diyebiliriz.
Nabi’nin
hayatını, eserlerini okuduğumuzda, şu gerçeklerle karşılaşırız.
Nabi;
oldukça mütevazidir ve engin gönüllüdür. Şiirlerinde esas ismini yazmaz, Nefi,
edatları olan Na ve bi’nin birleşik hali olan “NABİ” mahlasını kullanır ve bu
ad için şöyle der:
“Ne
bende sabru sukûn, Ne sende vefadan zerre,
İki
yoktan ne çıkar, fikir edelim bir kere”
Nabi;
Biliyorum gibi bir yanlışın içine de hiç düşmez.
Beşikten
mezara kadar, kişinin öğrenmeye mecbur olduğunu belirtir biliyorum diyerek,
ilmin kapısını kapatmaz. Bu hususu bir beytinde şöyle dile getirir:
“İlm
bi-lucceyi be-sahildir,
Anda
alim geçinen ise cahildir.
Yani;
İlim sahili olmayan bir denizdir. Böyle bir denizde biliyorum demek cehalettir.
Nabi;
Allahtan (cc) başka tüm canlı ve cansızların zevale ereceğini, her yokuşun bir
inişi, her inişin de bir yokuşu olduğunu sık sık şiirlerinde belirtir. Her ne
konumda ve her ne boyutta olursa olsun emanet ve geçici olan; mevki-makam ve
güç şansına sahip kimselerin ikbal meyhanesinde sarhoş olup, mağrurlanarak yanlış
işler yapmalarını da çok açık bir dille eleştirmiştir.
Nitekim;
Avcı Mehmet lakaplı Osmanlı Padişahının vezirlerinden Murat Paşayı kutsal
topraklara girdiğinde lisanı münasiple uyarmıştır.
Urfa’da
bu şiir Cuma akşamları bazı camilerde sabah ezanından önce hala okunmaktadır.
“Sakın
terki edepten, kuyi mahbubi hudâdır bu,
Nazargahi
ilahidir, makamı Mustafadır bu”
Ya
hele Nabi’nin bir şiiri vardır ki, bizim gençlik dönemimizde hemen hemen herkes
tarafından ezbere bilinir, sohbet meclislerinde ve sıra gecelerinde sık sık
okunurdu:
“Bâğ-ı
dehrin hem hazânın, hem bahârın görmüşüz.
Biz
neşatın da gamın da ruzigarın görmüşüz.
Çok
da mağrurlanma kim meyhane-i ikbalde
Biz
hezârân mest-i mağrurun humârın görmüşüz.”
Evet
kıymetli okuyucularım, bugünkü yazımızı da değerli yorumlarınıza sunarken,
Büyük şairin üç yüz yıl önce yazdığı çok anlamlı bir beyitle bitirelim:
“Kitab-ı
kainat esrar-ı hikmetle lebâlebdir.
Şikâyet
cehilden feryad bî- idrakliktendir”
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileği ile kalın sağlıcakla…