Mahmut Çepoğlu
16 Nisan 2007
Bizim insanımız seçimlerde iki şey düşünür. Benim düşüncem hâkim olsun, ne olursa olsun. Yanlış adamda olsa içine sindirir. Yıllarca bunun sıkıntısını çektik. ıkinci bir düşünce ise inandığı güvendiği insana sırtını dayar, istişareye gerek duymaz, yaptığı her şeyin doğruluğuna inanır. Yanlışını söylemekten bile kaçınır. Bu tiplemeler toplantılara katılma olgusuna da ket vururlar. Onun için üç yılın değerlendirmesine katılımın sorgusuz sualsiz, önerisiz ve methiyelerle geçmesi bu sebeptendir. Ben mutlaka suçlama yapılsın demiyorum. Hata bulunsun demiyorum. Hiç olmazsa bazı öneriler sunmanın yararına inanırım. Elbette moral vermek, desteklemek, sahiplenmek, insanlığın erdemlerindendir. Ancak eleştirisel önerilere de açık olmak gerekir. Düşüncenin birincisi pişmanlık doludur, gizleri ile suskun kalırlar. ıkincisi güvendir, inançtır, söyledikleri sözde de olsa yapacakların teminatıdır. Sahiplenildiği gibi vazgeçmek de onlar için kolaydır hep seçimi beklerler. Seçimlere yaklaşıldığı şu sıralar. Herkes kendine bir aday ya da bir parti bulmanın hesabında.. Dolaysıyla belediye hizmetlerini küçümseyerek, hiçbir öneri getirmeyerek aleyhte konuşmalar bunun içindir, şeklinde değerlendiriyorum. Daha başka değerlendirmeler var. Sırası geldikçe doğruları kabullenmek, yanlışlara cevap vermek, güzellikleri bölüşmek anlamında yazmaya çalışacağım şimdilik saklı kalsın. ışte belediye başkanı Sayın Fakıbaba’nın toplantısına halkın, sivil toplum kuruluşlarının, muhtarların katılmaması ikinci düşüncenin ürünüdür. Birinci olayda itibar, güven saygınlık yoktur. Çıkara dayalıdır. Temelde parti olma zihniyeti yaşanır. ıkinci sav ise inanmanın, güvenmenin gereğidir. Belediye başkanı bu inancı bu güveni verdiği gibi hizmetleri ile insanların gönlünü kazanmasını bilmiştir. Hala kabullenemeyenler varsa eleştirmekten korkuyorlar, çünkü kendileri o gücü kendilerinde bulmuyorlar. Üç yılın sunumu GTV ekranlarından canlı olarak Urfa halkına sunuldu. Bu Urfa için bir hizmetin topluma yansımasıydı. Herkese soru sorma hakkı verildi. Ama bir tek soru değil bir öneride dahi gelmemesine anlam veremedim. Birincisi ben niçin kötü olayım, ikincisi ne olur ne olmaz başkanla bir yerlerde karşılaşırsak ayıp olur düşüncesi. Urfalıyız yüze güler arkadan verir veriştiririz. Bu yapılan hizmetlerinin büyük bir kısmı bizim yazılarımızla önerdiğimiz gibi, kimi hizmetler feveranımızın cevabıydı. Bu anlamda belediye başkanı yapılanları sunarken gayet bilgi ve birikimle donatmıştı kendini. Belediyecilikte başarılı olduğunun performansını sergilemesi yapılanların ve yapılacakların teminatıdır bana göre… Sayın başkanın eleştiriye açık olmasına rağmen eleştiri getirmeyip “her şeye kapalıdır” ön yargısıyla hareket edilmesini kabullenemiyorum. Etrafındaki çember deyip insanları suçlamalarına bir anlam veremiyorum. Konuşan herkesin niyeti bellidir. Sayın Bld. Bşk.nın yapamadıklarını, nerede başarısız olduğunu vurgulayan biri eleştiriye kapalı olması mümkün değildir. Yeter ki yapılanlarının hiçe sayılmaması gerektiğini savunanlardan biri. Hani yiğidi öldürmeden hakkını verin misali. Hakkını verirken hesap sormasını bilmezsen girift düşüncelerde boğulur gidersin. “Görünen köye kılavuz istemez.” Güzellikleri herkes görür ve bu güzellikler gün gibi aşikar inkara gelinmez. En başta temizlik, ardından Divanyolu Projesi, peşinden dal geçler. Mezarlıklarda ki temizlik, kışın çamurdan giremediğimiz mezarlıkların bazalt taşlarla döşenmesi. Çevre yolu uğraşları 25 yıllık bir girdabın yok olmasıdır. şehrin bedeninde açılmış kara yaranın özüne uygun ipek yoluna dönüştürülmesinin güzelliği nasıl inkâr edilir. Ya şu Bediüzaman mezarlığının içinden geçen yolun restorasyon ve ışıklandırma beni fazlasıyla etkiledi. Umarım bu minval üzere Harran Kapı Mezarlığı da bundan nasibini alır. Devam ediyorum. Tek kelimeyle yolları, teletuvarları kendimize layık görmüyorsak hizmet kabul etmeyelim. Urfa halkının diline bir kelime düşmüş “makyaj” bilmiyorlar ki hayatın her alanı makyajlanarak düzelir, güzelleşir. Keşke bu kelime yerine refüj, bordur, rögar gibi daha nice dilimize yeni girmiş terimleri öğrenip hesap sorsalardı. Bizler terminolojimizi genişleteceğimize, dedikodu ve methiyelerimizi süslemekten başka bir şey yapmıyoruz. Hele bu “dal geçlerin” birinin benim evimin önünde olması bana öyle bir haz veriyor ki; tabi benim gibi onbinlercesi aynı güzellikten memnun. Göz estetiğime yansıyan bu güzelliğin hazzına doyamıyorum. Ancak oranın sinyalizasyonları ne zaman yapılacak merakla bekliyorum. Yazıma devam edeceğim bir başka gün görüşmek üzere….