Mehmet Göncü
21 Aralık 2012
Benim acizane araştırmalarıma göre, dünyamız 4,5 milyar yıldır güneş sistemine bağlı olarak yaşamını sürdüren ve üzerinde hayat olan bir gezegendir. Adına dünya dediğimiz bu kürenin daha 44 milyar yıl yaşayacağı bilimsel araştırmalara göre var sayılmaktadır. İşte bu mavi gezegen ancak 4,5 milyar yılda, kendi dengesini kurarak ekolojik sisteme bağlı olan canlı yaşamı sürdürebilecek ortamı hazırlamıştır.
Ben şahsen bu konuda yüzlerce makale ve kitap okumuş biriyim. Ayrıca, ikisi Şanlıurfa’da biri de TEMA gibi ulusal düzeyde faaliyet gösteren üç çevre kuruluşunun da üyesiyim. Temel ve asıl amacım, üzerinde yaşadığım gezegeni her boyutuyla tanımaktır. Şahsi inancıma göre, bütün bu mucizevi hadise, zamandan ve mekândan münezzeh olan yüce yaratıcı Allah’ın iradesi ile meydana gelmiştir. Bilinen bu hakikata göre, Yüce Allah, küllü, yani bir bütünü yaratır. Cüzde, yani ayrıntı da, ona bağlı olarak ve o yasalara uyumlu bir şekilde işlev kazanır. Bu gerçekle hareket ettiğimizde, insan denilen bu şuurlu, güzel canlı da, bu gezegenin bir parçasıdır ve de o sisteme bağlıdır ve ona uymakta zorundadır. Uymazsa ne olur?
Dengeler bozulur ve sonuçta anormal tabiat olayları meydana gelir.
Peki insan denilen bu canlı nasıl dengeleri bozuyor?
Yerli yersiz doğaya müdahale ediyor. Ormanları tahrip ediyor. Çok boyutlu gereksiz tüketime bağlı olarak doğal kaynakları israf ediyor. Başta denizler olmak üzere, karaları, havayı, hatta uzayı bile kirletiyor. Fosil yakıtlar olan; kömür, petrol ve doğalgaz’ı çok çok fazla kullanarak atmosfere karbondioksit salınımı yaparak sera gazlarının gereğinden fazla olmasına neden oluyor. Abartılı tüketim sonucu meydana gelen organik atıklardan çıkan “metan” gazının atmosfere karışmasına, dolayısı ile yine sera gazlarının gereğinden fazla yoğunlaşmasına sebep oluyor.
Düşünün bir kere bir insanı uyurken soğuktan koruyan battaniye sayısını üçe, sonra beşe çıkarırsak o adam ilkin terler, sonra eğer battaniye sayısını azaltmazsak şahıs terden ve sıcaktan boğulur.
Günümüzde ise biz insan oğulları olarak yukarıda saydığım sebeplerden dolayı bu faydalı sera gazlarını gereğinden fazla arttırdığımız için dünyamızı terletmeye başladık. Daha da ileri gidersek korkarım canlı yaşamı da yaşanmaz bir hale getirebiliriz. Ayrıca bütün insanlık olarak yaşam olgusunun her boyutunda tasarruf etmek zorundayız, çünkü dünyamızın doğal kaynakları sınırlıdır. Normal olarak dünyamızdaki ormanların en az yüzde 75 oranında olması gerekirken, günümüzde orman alanları tahribatlar nedeni ile çok az oranlara inmiştir. Bildiğiniz gibi, bitkiler, sera gazlarını dengede tutan harika varlıklardır. Onun için onları gözümüz gibi koruyalım ve lütfen yeni fidanlar dikelim. Evimizin bahçesine diktiğimiz bitkilerin bile dünyamızın geleceğini belirleyecek olan sera gazlarının dengede kalmasına az da olsa yardımcı olacağını aklımızdan hiç çıkarmayalım.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…