Konuk Yazar
9 Kasım 2016
Ayşe Özyılmazel
Esasen birçok kavganın, gıcık kapmanın, güç savaşının sebebi bu; ciddiye almak!
Tam da almamamız gerekenleri… Karşımızdaki hangi damarımıza basıyorsa, bu işi
öyle ustalıkla ve saniyesinde yapıyor ki sinirden kendimizi kaybediyoruz değil mi
efendim? Üç beş gün sonra olanı ve verdiğimiz tepkiyi tekrar masaya yatırsak
güleceğiz, utanacağız, ‘Amma da saçmalamışım ha’ çekeceğiz ama bünyeyi
tutamıyoruz.
Alın size İbrahim
Tatlıses…
Hiçbir kehanette
kendisinin genç sosyetik kızımız Ceylan Çapa’ya gözdağı vereceği çıkmazdı
herhalde. Gerçi her ne kadar sesine hayran olsak, gönül telimizin tarihine
adını altın harflerle yazdırsak da; İbrahim Tatlıses’in bir zamanlar(!)
kadınları tehdit etme, önünü kesme, had bildirme, ayar çekme konusunda bir
Türkiye markası olduğunu da biliyoruz, duyuyoruz, magazin basınından takip
ediyoruz.
ASLIŞAH’IN ŞOK
DEMECİ
Efendim konuyu
bilmeyenlere hızlı özet geçeyim: Ceylan Çapa’ya İbrahim Tatlıses- Derya Tuna
ikilisinin oğlu İdo ile aşk yaşayıp yaşamadıklarını sormuşlar. Kim mi? Magazin
muhabirleri canım. Çapa da “İdo mu, İbo mu? Tanımıyorum ben onu”
cevabını yapıştırmış.
Yani demek istiyor
ki; ‘Benim onunla ne işim olur’, ‘Yok daha neler’, ‘İdo kim, ben kim şekerim,
pesss’. Küçümseyen, muhatabını uyuz edebilecek, şımarıkça, özünde çocukça bir
cevap. ‘Hayır, İdo’yla tanışmıyoruz bile, yanlış bilgi’ dese, kibarca çekilse
konu kapanacak. Ve fakat gelin görün ki herkeste bir demeç ve giderlenme
sevdası.
Yeri gelmişken
diğer sosyetik tabir edilen (bir ırkmış gibi) tatlı kız Aslışah Alkoçlar şokumu
da yazmak isterim.
Kendisinin hangi
sebeple, hangi unvanla (anneanne Hülya Koçyiğit kontenjanından herhalde), hangi
mesleğinin sonucunda (oyuncu mu, model mi, müzisyen mi, sporcu mu, yazar mı?)
basına sevgilisiyle ilişkisini bitirme gerekçesini uzun uzun, halkın en merak
ettiği konuymuş gibi, müthiş bir ciddiyetle açıkladığını da anlayamadım.
Anladığım tek şey;
herkes ama herkeslerin sadece ve mutlaka ünlü olmak istediği.
Ki buradaki ironi
de şudur: İşi gereği ünlü olanlar bugün ünlerini zararına iade etmeye razı.
Özel hayatlarını korumak için bin bir takla atıyorlar.
Neyse… Hayat.
Dönelim Ceylan’ın
dediklerine… Kız saçmalamışsa saçmalamış. Peki koskoca İbrahim Tatlıses ne
yapmış? Sosyal medya hesabından aslanların kovaladığı bir ceylan fotoğrafını
koyup altına ‘Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar’ yazmış.Tebrik ediyorum,
müthiş şık bir hareket. Yahu bu açık seçik tehdit. Küçücük kızı kocaman adam
tehdit ediyor. Sus diyor, ağzını kapat, haddini bil, buralarda da görünme
çekiyor. ‘Hiç yakışıyor mu, elinizde verilebilecek cevap kıvamında bulunan tek
şey bu mu?’ sorusunu sormak istiyorum ama ne fayda? Buralarda yakışmayan o
kadar çok şey oluyor ki.
Sonra gelsin
manşetler.
Bİ’ŞEYİ CİDDİYE
ALACAKSAK…
Diyorum ya bütün
bunlar karşımızdakini, karşımızdakinin sözlerini gereğinden fazla ciddiye
almaktan kaynaklanıyor. Ceylan o açıklamayı mı yaptı, İbrahim Tatlıses gülüp
geçecek. Çocukluğuna verecek.
Kendisinin de kızı
var; ne ceylanı, ne dağı, ne avı Allah aşkına. Ya da Tatlıses oturup iki derin
nefes almak suretiyle, bu lüzumsuz cevaba niçin böylesine köpürdüğünü
düşünecek.
Tekrar söylüyorum;
bütün bunlar gereksiz yüklenen ciddiyet.
Gereksiz kişilere, gereksiz sözlere,
gereksiz olay bile olmayan olaylara.
Biraz vidaları
gevşetmeyi, o basılması muhtemel damarlarımızı temizlemeyi, başkasının
sözleri-davranışlarıyla kendimizi değerlendirmeye almamayı kıvırmamız gerek.
Sana yoldan geçen bir deli ‘Salaaak’ diye bağırsa, ‘Ben salak değilim’ diye
gidip adamın boğazını sıkmıyor, üzerine alınmıyorsun değil mi? Hah! Aynı
mantık. Bi’şeyi ciddiye alacaksak, adam gibi ve sahici yaşamayı ciddiye almak
yeterli.