Nejat Karagöz
15 Nisan 2017
Yarın,
16 Nisan 2017.
Bu tarih, ömrü henüz bir asrı doldurmamış, genç Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin, insanlık tarihindeki yoluna bundan sonra nasıl devam
edeceğinin, daha doğrusu edip etmeyeceğinin oylanacağı gündür.
Elimizde, 35 sene önce,1982’de darbeci generallerin hazırlattığı
ve silahların gölgesinde oylattığı bir anayasa var. Bu anayasa zaman zaman
çeşitli iktidar dönemlerinde birkaç maddelik paketler halinde değişikliğe
uğramış, her değişiklik ateşle savunulmuş ve hayata geçirilmiş…
Bugün gelinen noktada bu değişikliklerin tamamının hatta
anayasa fikrini, ruhunu ortadan kaldırmaya yönelik bir rejim değişikliğinin
apaçık göstergesi durumundaki son paketin oylanması söz konusudur.
Burada paketin bütün maddeleri üzerine uzun uzadıya
konuşacak değilim. Ancak şunu önemle ve özellikle vurgulamak isterim ki bu
pakete evet diyenler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün kurum ve
kuruluşlarının anahtarını tek bir kişinin eline teslim etmiş olacaklardır.
Bu kişi, yüksek yargıdan, ordunun üst yönetiminden tutun da
en küçük seviyedeki bir devlet memurunun atanmasında veya görevden alınmasında
doğrudan ve tek söz sahibi olacaktır. Ve
herhalde bir fani olarak, halefini de belirlemeden görevini tamamlamayacaktır.
Bu kimse haddizatında (haşa) Allah’ın bir vasfı olan “Hatadan Münezzeh” olma
vasfını taşısa bile, Seksen milyonluk bir ülkenin bir tek kişiye tabi olma
zorunluluğunda bırakılması kabul edilemez, edilmemelidir.
Açık ve net bir biçimde ifade etmek gerekirse;
Evet diyecek olanlar, bu ülkenin, gençlerin, gelecek
nesillerin bütün temel hak ve hürriyetlerini ipotek altına sokmuş olacaklardır.
Bir kısım insan buna rıza gösterebilir de ama akıl ve vicdan, buna rıza
göstermeyenlerin haklarının da göz ardı edilmemesinden yana durmalıdır.
Zaten, eğitimde,
sağlıkta, ekonomide, sanayileşmede, tarımsal üretimde, kısacası yaşam kalitesi
standardında üçüncü sınıf ülkelerle ancak yarışabilen bir ülkenin içerisine
düşeceği kaos ortamının neler getireceğini aklıma bile getirmek bile istemem…
Ülkesi için endişelenen, çocukların, gençlerin, gelecek
nesillerin hayat hakkını, çağdaş ve modern bir dünya kurma haklarını
düşünen, ileri demokrasinin
nimetlerinden benim ülkemin de sonuna kadar faydalanma hakkını savunan bir
kardeşiniz olarak;
Oylarınızı verirken bir kez daha düşünün, duygularınızla,
aidiyetlerinizle değil, ülke gerçeklerini göz önünde bulundurarak oyunuzu
verin.
Hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun…