Ömer Elçi
18 Aralık 2009
İçimdeki ses zamanlarda yazma dese de, güz güllerinden damlayan yağmur damlacıklarını seyrederek yazmak istiyorum seni bu gün yine yalnızlığımda…
Geçmiş zamanların zamansızlıklarında mutluluk veren, umut veren sesin belki de göçmen kuşun kanadında…
Kendim olmadığımı, olamadığımı en iyi ben biliyorken; yağmur damlacıkları bahara özlemli toprağa hüznü damlatırken, susuyorum bir kez daha sesine…
Susamak sesine, benliğimdeki varlığına susamak; susamayı zamanın zamansızlıklarında ayrıştırırken, kendim olmaktan gün be gün uzaklaşırken susmak ve susamak…
Güz güllerini seyrediyorum yağmurda ıslanırken. Umursamıyorum nedense gittikçe grileşen bulutların şivanından sonra daha da hızlandıracağı yağmur damlacıklarını…
Salınan güz gülünden süzülen damlacıklar hangimizin derken, yalnızlığa yürümek istiyorum geçmişte bıraktığım kırık tebessümünle…
Yürümek, kaçmak isterken kendimden attığım her adımdaki kırık tebessüm gün batımına yürüyor olduğum yerde, belki de senin de olduğun yerde.
Seni yazıyorum yalnızlıklarımda umutsuzca zaman dilimlerinde, seni yazıyorum yağmur damlacıklarına; seni yazıyorum filizlenen çiçeklerin tomurcuklarına, seni yazıyorum yüreğimin derinliklerine kendimce belki de hiç gerçekleşmeyecek düşler kurarken; her geçen gün artan kırıklaşan gülücüklerimle, kendimi avutarak…
Susuyorken, hüzün var bahçemdeki çiçeklerde; soğuyan avuçlarımda ve göz bebeklerimin derinliklerinde.
Güz kışa merhaba derken, güz gülündeki hüzün toprağa karışırken; susuyorum, sana susuyorum…
Baharı bekleyeceğim açacak çiçeklerde kokun olabilir diye, baharı bekleyeceğim esecek rüzgârlar kokunu getirebilir diye, bulutları bekleyeceğim buharlaşan gözyaşlarıyla ıslanmak istemiyle…
Umut yok artık yazıtlarımda, mutluluk yok artık benliğin derinliklerinde; umut ve mutluluğu belki de her ikimizde kâğıttan kayıklar yaparak salıyoruz benliğimizde oluşup da görülemeyen okyanusa…
Hüznü çerçeveleyip astığım duvarlara bakarken mevsimlerin dansında umut mu kavalye? Umutsuzluk mu dam? Bilmiyorum artık…
Kendime susuyorum, sana susuyorum, yaşamın açmazlarındaki kırıklaşmış tebessümlere suskunlaşırken; susuyorum, susuyorum…
Zamansızlıklarda harmanladığım hüzünde saman alevi olurken susuyorum, sana susuyorum…