Bülent Okutan
12 Şubat 2007
GAP’la ilgili yazılar kadar usanarak okuduğunuz bir konu var mı Allah aşkına. Projeden de bıktık, adından da. Otuz yıl oldu, dile kolay. Başladı ama bitmedi. Bitmedi ama bizi bitirdi. Yılların dostu Yusuf Sabri Dişli gerek internette ki, gerekse gazetedeki son yazısında Uluslararası Havalimanı ve kargo taşımacılığını ele almış. Kara Mizah uslübu ile Dişli olayı Yumurtalı Çiğköfte ile bağdaştırmış. Çünkü bizden gidenler, bu yemeğin yapımı için kullanılan ana maddeler. Ardından Gaziantep ile Urfa’nın son ihracat rakamlarını deşifre etmiş. Gaziantep’in milyar dolarlar, Urfa’nın ki ise sadece 22 milyon dolar. Bu durumda Gaziantep’ten gönderilenlerin Yumurtalı Çiğköfte malzemesi olmadığı da kesinlik kazanıyor tabi. Çünkü Milyar dolarlık Yumurtalı Çiğköfte malzemesi Gaziantep’ten gönderilmiş olursa, Beyaz Saray’ın yemyeşil çimlerinde bile, gömleğinin kolları çemrili George Bush’un, önünde bakır leğenle yoğuruyor olması gerek. Yani Gaziantep bizi bir kez daha ve hala bin defa katlamış durumda. Hoş bunu söylemeye gerek bile yok o kadar aşikar ki. Peki bizim eksiğimiz ne? Cevap basit ; “GAP Bitmedi” Bitesice bitmedi ama bizi bitirdi. Önüme gelen bana hep serzenişte bulunuyor bu günlerde ; “Yav nasıl gazetecisiniz. Yazsanıza şu Uluslar arası Havalimanını, bitirsinler. Yazsanıza şu 30 bin kişilik stadı, bitirsinler” Yav iş bizim yazmamızla bitecek gibi değil ki. Hadi biz yazdık ta bitti diyelim. Hoş öyle bir şey olmaz ya. Uluslar arası Hava Limanından ne göndereceksiniz? Yumurtalı Çiğköfte malzemesi bulgur ile yağ mı? Ya da 30 bin kişilik stadta şanlıurfaspor’un karşısına Real Madrid’imi getireceksiniz? Bence doğru bir proje yanlış bir şehirde yapılmaya çalışıldı gibi. Koca Atatürk Barajı burada, dünyanın beşinci büyük barajı, ama memleket karanlıkta. Niye? Yakın bir geçmişte bazı siyasilerimizin de adının karıştığı alt yapı ile ilgili yolsuzluklardan dolayı. Yoksa mumun dibine ışık vermemesinden değil. Mum zaten sönük. Birileri püf deyip söndürmüş. Karanlıkta daha rahat çalışabilsinler diye. Kanal ve kanaletler hala bitirilmiş değil. Koca Fırat kilometrelerce ötelerden geldi, ama bir türlü ovalara yayılamadı. Bırakın zor bela dağları delip getirdiğimiz Fırat’ı, Ceylanpınar’da ki Çırpı Deresi gibi küçücük derelerin ıslahını dahi yapamadık. Vali bile çıkıp dedi ; “Bu tip derelerin ıslahı şart” diye. Islah ve iflah olmamış bu dereler onar onar yutuyor hala insanlarımızı. Ve bitesice şu GAP bitmedi gitti. Biten kısmı ile şu anda Gaziantep’in binde biriyiz. Halbuki her ünitenin temel atışında afişler açılmış, “Bin yıllık ezeli rüya hakikat oluyor” denmişti. Ortada bir bin rakamı var ama! O bin kimde, bu önemli. GAP bizde, icraat Gaziantep’te. Burada, bizde pişer komşuya da düşer denebilir. Ama, bizde pişen piknik tüpünde, tavada ki, sade yağ içinde, Yumurtalı Çiğ Köftenin çift sarılı yumurtası. Konuyu çok güzel rakamlarla yansıtmışın. Diline sağlık Yusuf Sabri. Bitmedi, bizi bitirdi, şu bitesice, GAP!… Dişli’nin bana ilham veren yazısını merak edenler bu adresi tıklayabilir: http://www.hizmetgazetesi.net/