Cüneyt Gökçe
28 Kasım 2008
İlim ve irfan mektebinin en en değerli temsilcisi Hz. Ali efendimizin her alanda çok güzel öz deyişleri ve özlü ifadeleri vardır. Hz. Peygamber’in amcası oğlu ve damadı olan İmam Ali, Resulüllah’ın pek çok övgü ve takdirine mazhar olmuş ve gönlünde yer almıştır.
Ön yargıdan uzak ve engin hoşgörü sahibi olan İmam, kimseye peşin hükümlü davranmaz ve sırf “falanca söyledi” diye kesin reddetme ya da kabullenme insafsızlığını göstermezdi. Basiret ve öngörüsü o denli güçlüdür ki, sözün çıktığı ağızla uğraşma yerine onun mahiyetine bakar. Nitekim İmam Ali der ki:
“Söyleyene bakma, söylenene bak!”
Günümüzde pek çok kimsenin, söyleyeni gözönünde bulundurarak nice güzel hüküm ve ifadeleri reddettiği dikkate alınırsa Hz. Ali’nin bu sözünün kıymeti daha iyi anlaşılır.
Bazen siyasi tarafgirlikle, bazen klik taassubuyla nice güzelim hüküm ve düşüncelerin havaya savrulduğu; hatta, havada dolaşmasına bile müsaade edilmediği görülmektedir. Oysa, hiç beğenmediğimiz nice fena ve fani insanların ağzından ya da kaleminden çok güzel gerçekler ortaya çıkabilir. Bize düşen, o hakikatların hayat bulmasına ve toplumla buluşmasına katkıda bulunmak ve zemin hazırlamaktır.
Önemli olan diğer bir husus da “söz”ü tasarruflu kullanmaktır. Bilindiği gibi; “tasarruf ayrı, “cimrilik” ayrı şeydir. Tasarruf, kısmak, esirgemek gibi bir mesaj taşımaz. Bu mesajlar cimrliğin özellikleridir. Tasarruf ise, yerli yerinde ve yeterince kullanma ve harcamanın ifade biçimidir. Günde üç kez kullanmı önerilen ilacın; cimrilik yapılarak az kullanılması yarar sağlamadığı gibi; fazlası da zarar verebilir. Hatta , yaşamı sonlandırabilir.
Hz. Ali ne güzel söylüyor:
“Söz ilaçtır; azı yaşatır, çoğu öldürür.”
İhtiyaç kadar konuşup yerli yerinde mükâlemede bulunmak insanın kemaline işarettir. Az ve öz ifadeler hem rahat anlaşılır; hem de dinleyenin dinleme gücünü zorlamaz. Gereksiz laf gevezeliği kişilik probleminin belirtisidir. Sözün bıktırıcı olmamasını öğütleyen İmam Ali bu noktayı dile getirirken de özlü ifade kullanır:
“Sözün güzelliği, kısalığındadır.”
Konuşmak için sırasını beklemek ve ihtiyaç miktarınca konuşmak muhatapta çok güzel izler bırakır. Bu tür güzelim sözlerin etkisi de o denli büyüktür. İmam Ali’nin deyimiyle:
“Söz, ok ve mızraktan daha tesirlidir.”
Ok ve mızrak yaraları kabuk bağlayıp iyileşse de sözün bıraktığı iz kolayca silinmez. Etkisi uzun müddet devam eder. Bu yüzden sarf edilecek sözlerin etki alanı ve ağırlığı mutlaka hesaba katılmalıdır.
Lüzumsuz konuşmamanın; deyim yerindeyse susmanın verdiği mesaj, bazen o denli etkin olur ki, bir sürü laf kalabalığından daha güzel sonuç getirir. Hz. Ali’nin ifadesiyle:
“Susmak ağırbaşlılığı artırır. Sükut yalan söylemekten ve başkalarını çekiştirmekten herhalde evladır.”
Çok değerli bir sermaye olan “söz” nimetini yerli yerinde kullanmak, bu konuda israftan kaçınıp cimrilik de yapmamak ve böylece kişiliğimizi korumak dikkat etmemiz gereken önemli noktalardır. İnsanlığın düşmanı olan yalana tevessül etmektense ağıbaşlılığımızı ve şahsiyetimizi sükutumuzla korumak baş tercihimiz olmalıdır.
Sözlerimizin bizi mahcup etmemesi dileğiyle…