Halit Güllüoğlu
30 Haziran 2010
Bölgemizde terörün kazanı kaynarken suyun ateşine serpilen sular iyiye alamettir. Nihayet sessiz çoğunluk varlığını göstermeye başladı. Çünkü Doğu ve Güneydoğunun kaderiyle ilgili süreçten geçilmektedir.
Diyarbakır, Batman ve Şanlıurfa’dan iyimserlik estiriliyor. Yani teröre artık yeter demenin zamanı geldi gibisinden.
Keşke Sivil Toplum Kuruluşlara hem teröre hem de siyasi İktidarlara ve diğer yönetenlere zaman zaman böyle istikrar tavsiyesinde bulunsalar.
Diyarbakır Sivil Kuruluşlar sözcüsü Galip Ensarioğlunu iyi tanıyanlar bilirler. Aile olarak geçmişlerinde Devletten yanadırlar. Yani Cumhuriyet ve Demokrasi rejimine bağlılık anlamında. Ensarioğlu’nun açık oturumlarda ve sair açıklamalarında daima böylesi çağrılarına tanık olmaktayız.
Güvenilir birilerinin bu kuruluşların içindeki beraberlikleri Bölgenin geleceği için iyiye alamettir.
PKK’ya “Silahı bırak” çağrısı, diğer yandan da operasyonların durdurulmasının istenmesini yanlış algılamamak gerekir. Silah bırakana zaten operasyonun gereğinin de kalmayacağı şeklinde anlamak en doğrusudur.
Bir başka sevindirici gelişme siyasi cepheden. Kılıçtaroğlu ile Başbakanın gıyabi diyaloğu yüz yüze olursa İnşallah havalar yumuşar. Türkiye kamuoyunun hasretle beklediği Ana Muhalefet İktidar yakınlığı her açıdan huzur sağlayacaktır.
Zaten silahlı mücadele zarureti olsa dahi bununla bir yere varılamayacağı anlaşılmıştır. Öyleyse önce siyasi istikrar ve ardından ekonomik önlemlerle refaha varılacaktır.
Zaten yılların inadıyla çekilenler unutulmamıştır. Bu yumuşamaların çeşitli çevrelerce yorum farkları bence önem arzetmemelidir. Artık insanımız kendi kendini yönetmeye alıştı. Demokrasinin nimetlerinden yararlanmasını öğrenmeye başlamıştır.
İçte ve dışta istihbaratın kullanımındaki tartışmaların yararı yok. Devletlerin bazı işleri bilinmeyen denklem gibidir. Çünkü bu gizli işlere akıl erdirmeye çalışmak herkesin işi değildir. Sadece emin ellerde olup olmadığımız önemlidir. Ergenekon meselesi PKK sorunu hep birlik ve beraberliğin sarsıldığı şartların ürünüdür. Bu anlayışın ne derece taraf bulup bulmayacağı iyi niyetle ve güvenli olarak Ülkeyi yöneten Siyasi kadroların ve Akiller dediğimiz kişilerin rehberliğine bağlıdır.
Eğer Sivil Toplum Kuruluşları ve Siyasilerle Bürokratlar Türkiye insanı yararına özgürlük ortamını desteklerse yarınlarımızdan emin olacağımız şüphesizdir. Yeter ki Demokrasimizi samimiyetle koruyup kullanalım.
Hoşçakalın.