Mehmet Göncü
14 Ekim 2015
Kıymetli
okuyucularım, sosyal bir canlı olan insan, sağlıklı bir aktivite için iş
bölümü, yani görev taksimi yaparak
toplumsal yaşamını sağlıklı bir şekilde ancak yürütebilir.
İşte
bu organizasyonun temeli birlik ve beraberlikten geçer. Birlik ve beraberliği
sağlamış toplumlar rahat, huzur ve zenginlik içinde mutlu olarak yaşarlar.
Çünkü birlikten güç doğar. Güç de doğa da en önemli etken ve cazibe merkezidir.
Örneğin
güneşin gücü de bir cazibe ve bir çekim merkezidir. Onun için dünya dahil,
sisteme bağlı bütün gezegenler, güneşin etrafında dönerler ve ona bağlıdırlar.
Bir
başka örnek vereyim; Bir elde beş parmak var. Her bir parmağın ayrı ayrı marifeti var ancak her bir parmağın gücü
sınırlıdır.
Bu
gücü çok çok büyütmek istersek hepsini birleştirir yumruk haline getiririz.
İşte o zaman elin hem formatı değişir, hem de
gerçek bir güç ortaya çıkar.
İnsanlık
tarihini incelediğimizde de bu gerçeği görürüz. Birlik ve beraberliğini koruyan
toplumlar hep mutlu, korumayanlar ise perişan ve mutsuz esaret altında
yaşamışlardır.
Yakın
tarihimizde biz de bu acıyı yaşadık. Osmanlı devletinin hasımları, imparatorluk
toprakları üzerinde yaşayan halkları kışkırttılar Birlik ve beraberliği bozdular.
Sonuçta
Balkanlar, Kafkaslar ve bazı Ortadoğu
coğrafyasında yaşayan
halklar imparatorluktan ayrıldılar. Ayrıldılar da ne oldu sanki, o gün bu gündür
huzur yüzü görmediler. Bu gün Ortadoğu’da akan gözyaşı ve kan her uygar insanın
yüreğini yakmıyor mu? 30 Ekim 1918
Mondros mütarekesi ve o mütarekenin yoruma açık 7’inci maddesine göre, istilacı
sömürgeci güçler, Osmanlı devletinin bütün eyaletleri gibi Anadolu yarım
adasındaki topraklarını da işgal etmişlerdi. Allah bir daha o günleri geri
getirmesin. O günler acı günlerdi. Neyse ki Gazi Mustafa Kemal gibi bir
dahi kahraman 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlattığı bir hareketle, dağılan ve panik halinde olan
halkı bir araya getirmiş, birlik ve beraberlik içinde bir güç oluşturmuş ve bu
güçle istilacıların tümünü her alanda mağlup ederek, Misaki Milli hudutları
içerisinde kalan topraklarımızı geri almış ve sonuçta da Cumhuriyetle ve
demokrasiyle idare edilen, çağdaş, uygar bir toplum, şanlı şerefli ve güçlü bir devlet kurmuştur.
Bu nedenle 19 Mayıs 1919’da başlatılan hareket, halkın gücünün bir yüksek irade
tarafından bir araya getirilmesi
ile “Ben sen yokuz, biz varız”
şeklinde oluşmasından meydana gelmiş bir kutsal ittifaktan ibarettir.
Demek
ki dün olduğu gibi bu günde ve her zaman birlik ve beraberliğimizi korumak
zorundayız.
Şairin;
“Ben sen yokuz, biz varız” dediği anlamda, gerçekten; Milli birlik ve
beraberliğimizi korumak çok çok önemlidir.
Bu
nedenle; geçmişin bütün liderleri, akıl ve feraset sahibi olan bilgeleri
toplumları demokrasi çatısı altında, birlik ve beraberlik içinde yaşamaya
çağırmışlar ve güçlü olmanın yolunun birlik ve beraberlikten geçtiğini
belirtmişlerdir.
Bende
acizane olarak yaşamın bir çok boyutunda birlik ve beraberlik içinde
olmayı her zaman yaşam mutluluğunun
mutlak bir gereği olarak algılıyorum.
Bu
manada yazdığım bir şiirimi de siz
kıymetli okuyucularımın değerli yorumlarına sunuyorum:
BİZİM
Dantel
gibi işlenmiş bu sahiller, bu nehirler,
bu göller bizim.
Bin
bir renkli çiçeklerin süslediği bu ovalar, bu yaylalar, bu dağlar bizim.
On
bin yıllık kültürlerle bu eserler bu güzeller, bu canlar bizim.
Üç
kıtanın ortasında Küçük Asya’da bu millet, bu devlet bu vatan bizim.
Koşmalıyız
durmadan bilgi çağında uygarlık ışığında, insanlık yolunda.
Zira;
Bu dünya, bu güneş, Bu evren bizim…
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; engin gönüllü
dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..