K. Eren Akalın
5 Haziran 2008
şanlı kentimize, ‘şanlı’ unvanının verilişinin 24. senesini geride bıraktık geçtiğimiz hafta.Devlet büyüklerince yayımlanan çeşitli tebrikler, tertip edilen kutlama programları v.s.Elbette Urfa da boş durmadı tüm bunlar yapılırken,devam etti şanına şan katmaya! Son günlerde ulusal medya en çok Urfa’dan bahsetti, gazetelerde en çok Urfa manşet oldu, insanlar en çok Urfa’yı konuştu!
Önce Anneler Gününde annesine en çok altın hediye edilen kent olduğumuzu öğrendik ulusal basından. Hoşumuza gitti bu durum hepimizin, ne de olsa analarımız kutsaldı hepimiz için. Peki ya sonra?
Yerin dibine geçtik teker teker. ışin altından, altın değil faizcilik çıktı. Tam bir ironi. Aklını niye böyle işlere çalıştırdığını anlayamadığım bazı kuyumcularımız, post makinelerinden ‘ufak’ komisyonlar karşılığında para çekiyor ve paraya sıkışanların dertlerine derman oluyorlardı! Böyle olunca da boyalı basın boyadı Urfa’yı , şanımıza şan kattı..
Ardından trafik kazası geçirerek ağır yaralanan Fatma Çiçek isimli çocuk, 8 saat boyunca hastane hastane dolaştırıldı haberleri çıktı medyada. Hem de dile kolay tam 6 hastane. Çalkalandı medya; ana haber bültenleri, öğlen haberleri, manşetler, sür manşetler, söylemediklerini bırakmadılar.En az Fatma’yı hastaneye kaldıran amcası Mehmet Çiçek kadar hayıflandık hepimiz içten içe, yaşanandan ve yaşadığımızdan utandık.Sahipsizliğimiz bir şamar gibi patladı suratımızın ortasına. Herşeyden önemlisi de daha bir şanlandık ulusal medyada.
Daha yaşadıklarımızın şokunu atlatamamıştık ki, bir haber daha, Urfa’da ıkinci Aids Skandalı’. Sadece 1.5 yaşında bir bebek ve tüm günahı bu şehirde doğmuş olmak.
Daha sadece 12 sene önce yaşamamış mıydık Rukiye ve anası Müzeyyen Işıkgöz’ün dramını? Burası nasıl bir şehir? Bu nasıl bir duyarsızlık? Kaç kişinin hiç 1.5 yaşında çocuğu olmadı bu şehirde? Kendimi boşuna yoruyorum biliyorum, kime ne bu sağlık skandallarından. Varsın bir çocuk daha ölsün, zaten çocuktan fazla ne var bu şehirde?! Ama hiçte öyle yaklaşmadı medya. Boynumuz eğildi haberleri dinlerken, gazeteleri okurken tarifsizce utandık. Hem bebeğe üzüldük, hem halimize.
Böyle geçti işte 24 şanlı yılımızın son demleri. Hepimize daha nice şanlı şanlı yıllar