Mehmet Göncü
25 Mayıs 2011
Geçen Cumartesi günü ziyaret için Balıklıgöl’ü gezmeye gitmiştim. Abartmıyorum; yerli ve yabancı turistten adım atmakta adeta zorlandım. Büyük bir kalabalığa rağmen Emniyet teşkilatı ve Zabıtanın aldığı önlemlerle hiçbir aksaklığa rastlamadım. Halkı rahatsız edecek bir olumsuzlukla da karşılaşmadım. Bu açıdan çok sevindim.
Çok şükür bu günleri de gördük. Son yıllarda ilimizi, tüm kurum ve kuruluşlarımızla ve çeşitli araçlarla değişik boyutlarda çok iyi bir şekilde tanıtma imkânımız oldu. Bunda uydudan yayın yapan ve dünyanın çeşitli ülkelerinden izlenen “Kanal Urfa”nın da önemli etkisi olmuştur.
Kuşkusuz Valiliğimizin tanıtım yönündeki çok boyutlu faaliyetleri de yadsınamaz. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.
Gerçekten Şanlıurfa, gerek inanç ve gerekse kültür turizmi bakımından dünyanın en önemli kentlerinden biridir.
URFA, inanç turizminde Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dünyada dördüncü konumdadır.
Kültür turizminde ise, 11 bin 500 yıllık geçmişiyle yalnız Göbekli tepe kazılarında bulunanları saysak bile, bu durumda; dünyanın en eski kültür hazinesine sahip olduğumuz bilimsel olarak kanıtlanmaktadır.
Bu hesaba göre de; kültür turizminde, en eski olma bakımından dünyada birinciyiz.
Tekrar ediyorum, çok şükür bu günleri de gördük. Geçen gün bir arkadaşım anlatıyordu. Bir misafiri için konaklama yerlerinde yatacak bir yer bulamamış. Demek ki; ilimizin büyük oranda Otel, Motel ve Konukevlerine gereksinimi var. Ayrıca bu işletmeleri iyi işletecek, iş bilen müteşebbislere de ihtiyaç var.
Bu bağlamda son yıllarda kentimizde faaliyete geçen Hilton Grand Inn Oteli , Dedeman, El Ruha, Hotel Rabis, Manici, Yıldız, Çardaklı Köşk, Gülizar, Çardaklı Köşk, Cevahir ve Pınarbaşı gibi isimlerini sayamadığım Konukevlerinden müşteri ağırlamada ve misafir memnuniyeti bakımından çok güzel haberler alıyor ve seviniyoruz.
Öte yandan turizmimizi olumsuz yönde etkileyen bazı aksaklıklardan da biraz bahsedeyim.
Teknik ve mali konularını bilmiyorum ama netice itibari ile şehirde görüntü kirliliği yaratan bir kısım yapılar var. Bunları turistler görüyor. İlgililer de mutlaka görüyordur. Biz netice istiyoruz. Turizme zarar veren bu tabloyu düzeltmek gerekiyor. Görüntü kirliliği yaratan yerlerin başında Atatürk Mahallesindeki Millet Hanı, Köprübaşındaki yapı ve Kalenin kuzey batısındaki gecekondularla Lekler caddesi ve daha başka yerleri de eklemek mümkün.
Bu manada sevindirici gelişmeleri de birlikte paylaşalım.
Örneğin Atatürk Bulvarı’nda yıllardır bir çürük diş gibi sırıtan tarihi Kız Meslek Lisesi binası bu günlerde hummalı bir şekilde aslına uygun biçimde onarılıyor. Keza; Balıklıgöl 4. Murad kapısı bitişiğindeki metrük halde bulunan yapılar yine bu günlerde Valiliğimiz tarafından aslına uygun biçimde restore ediliyor. Eski Babil emir kapısı, yani Beykapısı’nda bulunan Mahmutoğlu Kulesi de Belediyemizin Karacadağ Kalkınma Ajansından temin ettiği hibeyle onarılıyor.
Daha bir çok güzellikler var. Zamanı geldikçe bunları köşemizde paylaşacağız.
Esasen Urfa’nın kültür hazinesi kent merkezinin dışındaki alanlardadır. Mesela Han-el Ba’rür, Bazda mağaraları, Soğmatar, Şuayb şehri, Cimdin kalesi ve adını sayamadığımız insanlık tarihine tanıklık yapacak ören alanlarımız var. Harran’daki Yakubun kuyusu, Emeviler zamanında yapılmış kale ve daha nice eserler. Ben şahsen buralara defalarca gittim. Bir misafirimi götürürken, orada karşılaştığım manzara beni utandırıyor. Samimi olarak itiraf edeyim ki, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz ve Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz bu yıllardır ihmal edilmiş tarihi hazinelerimizi kurtarmak için canla başla çalışıyorlar. Bu bağlamda; Vakıflar tarafından Camilerimizin restorasyonunu ve Valiliğimizin 58 Meydanındaki bir tarihi külliye durumundaki binaları aslına ve ruhuna uygun olarak onarılmalarını gösterebiliriz. Serzenişimiz onlardan değil. Bu kentte yaşayan herkes bu işe ciddi bir şekilde gönül vermelidir
Turizm anlamında karşılaştığımız bir başka sorun; dilenci ve akıl hastalarının kentin en önemli yerlerinde toplumu rahatsız edecek şekilde dolaşmalarıdır.
Sayıları çok az da olsa bazı esnafların etiketsiz eşya ve yiyecek satmada ısrar etmesi, dolayısı ile adamına göre fiyat söylemesi, tutturduğuna göre fiyat belirlemesi müşteriyi güvensizliğe itmektedir. Maalesef az da olsa böyle satıcılar diğer esnafa da dolaylı yoldan zarar vermektedirler. Kaldı ki bilmiyorlar ki;
‘Aldatan aldanır’ atasözüne geçmişinde bir Ahilik merkezi olan Urfa’da çok itibar edilir. Aslında esnafımızın çok büyük bir bölümü de dürüst insanlardır..
Bana göre; esnaf örgütlerinin saygıdeğer yöneticileri etiket koymayan ve bir malı değerinden çok fazlaya, fahiş fiyata satan satıcıları da uyarmalı ve gerekli yaptırımları da uygulamalıdır.
Yiyecekler, özellikle yıkanması mümkün olmayan, isot ve kuruyemiş gibi yiyecekleri satanlar bu maddeleri toz, toprak almasın diye ağızları kapalı torbalarda saklamalı, bu mallar cam kaplarda teşhir edilmeli ve satışa sunulmalıdır.
Bu konuya özen gösteren esnafımıza özellikle teşekkür ediyorum. Kaldı ki bu hususlara uyulması da çok zor şeyler değil, turizmimizi geliştirmek ve devamlı olmasını sağlamak istiyorsak ilimize gelenleri evimize gelmiş misafir gibi kabul edip, onları memnun etmeliyiz.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..