Sabri Dişli
9 Ocak 2007
“Saddam’ın silueti ayda göründü” “ısrail aydan arsa satın aldı (!)” Suriye’deki akrabalardan, Urfa’daki akrabalara haber geldi… “Ayda Saddam’ın silueti göründü!” Köylüler: bu olağanüstü durumu haber ajanslarına bildirerek: ‘Saddam’la ay arasındaki gizemli görüntüyü dünya ile paylaşalım’ demişler(!)… Akşam televizyonlarda; “şanlıurfalı köylüler, ayda Saddam’ın siluetini gördü” haberi verildi. Haberin aktörleri, ekrana çıkmak uğruna kafalarını neredeyse kameranın içine sokacaklar. Yuvel bak, Saddam’ın resmi aya çıkmış(!) Aboov hele dürbünü ver kurban… Vey!!!! He yav!!! Bak rahmetli Küveti (Kuveyt) alamadı ya!!! Ruhu aya çıktı… Vay mübarek adam vay!!! He, yuvel!. Bak oğlum eyi bak, körmisen ayın üstündeki Saddam’ın resmi, alttan da alt yazı geçi… Yazı işte, slayt yapmışlar ay dede haberleri veri ya… Bak biraz altında “5000 Halepçe’li” yazi… AZ SONRA!!! Nerde? Bak ayın altında… He yav! Bu gece mübarek LCD ekranı qimin… Haydi Yalla; “Malni ve cani yeftik ya Saddam!” (Malımız canımız sana feda Saddam!) Tamam, anladık… Tarihte çoğu diktatör gibi, Saddam da dik durarak ölüme gitti… Saddam’a olan sevginizi de anladık… Onu; ayda, güneşte, bulutta görmek istediğiniz gibi, görmenizi de anladık… Yahu haber ajanslarına bildirmek de neyin nesi? * Urfa dışında yaşayan bir dostum beni aradı, aklı sıra benle maytap geçiyor… “Sizin orada Saddam görülmüş, doğru mu?” şimdi böyle yazdık diye “köylüye hakaretten” yaygara koparmasınlar(!) Aradan birkaç gün geçti gazetelerde:“ısrailliler Ay’da arsa satın alıyor …” haberleri çıktı. ışte yatırım yapacak yeri buldum! Tapu Kadastro Müdürlüğüne, dostum Fehmi Çakır’ın yanında soluğu aldım. “Ağabey, Aydan bin metre bana da ayır, şöyle dünyaaaa manzaralı, beş kat müsaadeli olsun” dedim… “Parselasyonu biz yapmadık” dedi… Ay’ı kim parselledi? Bizimkilerin zürriyet malı olmasın! Saddam’ın resmi ayda görüldükten hemen sonra, ısrail Aydaki arsaları kapatmaya başladı. Yatırım yapacak olanlara duyurulur. ****** Ben yazar değilim, yaza’N’ım… Hiçbir zaman yazarlık konusunda iddialı olmadım… Hep “ben” merkezli yazılar yazmaktan kaçındım… Arada bir romantik takıldığım oldu… Mizah ve hiciv yazdığımda oldu… Sevildiğimde oldu, sevilmediğim de. Cem karaca şarkısı gibi oldu, olsun… Okuyucu mizah tarzımı çok benimsedi… Buna rağmen yazılarımı taklit edenler oldu… Bazen fındık-fıstık yazımın kabuğunu topladılar… Bazen de, romantik takıldığım zevziri mi tutmaya çalıştılar(!)? Tutturamadılar tutamadılar… Bazen de ortaya laf atarak benden cevap bekleyenler oldu… Cevap gelmeyince de “cevap bekliyoruz” gibi kışkırtan yazılar yazdılar… Hayır! Cevap vermeyeceğim! Çünkü şartlar farklı… Cevap vermeyeceğim! Çünkü 2.3., hatta 4. şahıslar zarar görüyor… Cevap vermeyeceğim! Çünkü defterden sildim. Cevap vermeyeceğim! Çünkü lâfebeliği ve polemikle beslenenlerin gıdası olmayacağım. Cevap vermeyeceğim! Çünkü ben Hizmet gazetesinde bazı prensiplerine uymak zorundayım… Yoksa Duydunuz, duymadınız, demem… Kelime dağarcığımı dökerim ortaya… Öyle kasa kasa va kasa gibi şekilde çizmem… ısmen-şahsen, dobra-dobra, kimse kim. Alırım karşıma kalemimle konuşurum… Bilenler bilir de demem… Hem, bilenlerin bildiğini ben nerden bileyim… Bazı şeyler vardır ki, onu da ancak Allah bilir… Bilmem anlatabildi mi?