Cüneyt Gökçe
5 Temmuz 2012
22 Mayıs’ta “merhaba” dediğimiz ve bağrımıza bastığımız kutlu mevsimle tanışmış ve “üç aylar” dediğimiz sürecin startını almıştık. Malum, Recep-Şaban-Ramazan üçlüsüne “üç aylar” ismini veriyoruz. Hatta Hz. Peygamber bu mevsim geldiğinde şu duayı yapardı: “Allah’ım! Bize Recep ve Şaban’ı bereketlendir ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Halk arasında “Regaip Kandili” olarak adlandırılan geceyi 24 Mayıs’ı 25 Mayıs’a bağlayan gece idrak ettik. O geceye rağbet edip bolca dua ettik. Ellerimizi bütün samimiyetimizle açıp ciddi bir nefis muhasebesinde bulunduk.
16 Haziran’ı 17 Haziran’a bağlayan gecede de Mirac Kandiliyle onurlandık. Hz. Peygamber’in İsra ve Mirac yolculuğunu hatırladık. Resulullah’ın İlahi huzura kabulünü düşünerek bize getirilen hediyelerin değerini anlamaya çalıştık. Namazın, miracımız olduğunu vurgulayarak onun mana ve ehemmiyetini kavramaya gayret ettik.
Ramazan’ın müjdecisi sayılan ve Şaban’ın tam ortasında yer alan Berat kandiliyle de geçtiğimiz Çarşamba günü; yani 4 Temmuz’u 5 Temmuz’a bağlayan gece müşerref olduk.
Artık, 20 Temmuz’da başlayacak olan Ramazan’ın etkisi, kokusu ve heyecanı iyice hissedilmeye başlandı.
Daha şimdiden 19 Temmuz gecesi kılacağımız ilk Teravih’i ve kalkacağımız ilk Sahur’u planlamaya başladık. Ümmet iyiden iyiye bu kutlu görevin etkisine girdi.
Planlı hareket edildiği takdirde bu gibi mevsimler, ciddi bir toplumsal barışı beraberinde getirebilir.
Örneğin, aç kalan insan açların hallerini anlamaya başlar ve onlara karşı görevini yerine getirmeye çalışır. İmkanları ölçüsünde etrafında bulunan aç, susuz ve yardıma muhtaç insanlara ulaşmaya çalışır. Sahip olduğu imkanları onlarla paylaşmaya gayret eder. Hem dualarını alır; hem de sevgilerini kazanır. Daha önce belki de dışarıdan gördüğü kin ve nefretlerin yerini saygı ve hürmet alır. Allah rızası için gösterdiği bu şefkatte her hangi bir minnet yoktur, tepeden bakma yoktur, başa kakma yoktur. Tam aksine teşekkür vardır, takdir vardır, şefkat vardır ve merhamet vardır. Öyle ya, imkanı sınırlı olan bu muhtaç olmasaydı, sadaka görevini, zekat görevini ve benzeri vazifelerini nasıl yerine getirirdi. Bir bakıma şefkat dolu ifadelerle şu açıklamayı yapıyor: “Allah senden razı olsun sevgili fakir ve muhtaç kardeşim, senin sayende ben dini ve insani vazifelerimi yerine getirdim; çok teşekkür ediyorum, sana minnettarım.”
Ramazan günleri dolu dolu geçmeli.
Ramazan günleri iyi değerlendirilmeli.
Ramazan günleri plan ve program dahilinde geçmeli.
Ramazan günleri sosyal dayanışma ve kaynaşmayı sağlamalı.
Ramazan günleri fakir muhtaçları hatırlatmalı.
Ramazan günleri eksiklerimizin tamamlanması için fırsat bilinmeli.
Unutmayalım, geçen sene Ramazan-ı Şerif’i beraber karşıladığımız pek çok dostumuz artık armızda değil; bir sonraki Ramazan’a ulaşabileceğimize dair “garanti belgemiz” yok.
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bizim için mübarek kıl ve bereketlendir ve bizi Ramazan-ı Şerif’e ulaştır.”