Ömer Elçi
14 Ocak 2015
Suriye
iç savaşı veya Suriye’yi parçalama yıllardır tartışılıyor…
Milyonlarca
insan yerini yurdunu kaybederek komşu ülkelere ve Avrupa ülkelerine sığındı.
Onlarca
yılın birikimleriyle oluşturdukları eşyalarını, evlerini, işyerlerini,
arazileri bıraktılar.
Ailelerinden
bazılarının mezarlarını, köleleştirilenlerin akıbetini bilmiyorlar,
bilmeyecekler…
Suriye’de,
Irak’ta her gün korku, her gün katliam, her an ölüm…
Müslümanın
Müslümana acımasızlığı, emperyal güçlerin oyunlarının halen farkında olamama…
Çok
tartışılan, tartışılacak oluşumda yönetilenlerin çaresizliği her geçen gün
kartopu…
Halen
ülke genelinde ne kadar Suriye kökenli sığınmacının olduğunun
netleştirilmemesi, Urfa genelinde ne kadar Suriyeli sığınmacının olduğunun
bilinememesi ise bir başka muamma…
*
Farklı
illerde Suriyeli sığınmacılarla sorunlar oluştuğunda Suriyelilerin Urfa’ya
gönderilmesi ve Urfa’daki artışlarla ilgili
serzenişler gittikçe artırmakta.
Aylarca,
yıllarca süregelen yardımseverliğin, hoşgörünün yerini artık hoşgörüsüzlük
almakta…
Valilik
vb. kurumlarda illa ki veriler vardır, gözlemler oluyordur ve olmalıdır;
söylenti o ki sadece seyir…
Korkuları,
acıları yaşamışların yeni korkuları, acıları yaşamamaları için ilgililerin
sağduyulu olması gerek.
Aylar,
belki de yıllar sürecek belirsizliğin ceremesini ne Suriyeler ne de ülkemiz
insanları çekmemeli.
Kamplar
dışında kendi imkânlarıyla yaşamak isteyenler, kamplarda yaşamak zorunda
kalanlar için nutuklar atma, siyaset yapma yerine gerçekçi olunması tüm
taraflar için en doğrusudur.
Hükümet,
kurumlar, toplumun bireyleri; sığınmacılar kilim altına süprüntü süpürmeyle
ortamın tertemiz olduğu alışkanlığına yönelmemeli…
Halkların
karışımından siyaset yapma halklara çok daha derin acılar yaşatabilir
*
Urfa
ve civar iller aşureye benzedi veya benzeyecek diyenler var.
Uzmanlar
var, sosyologlar var; kendini girdiği her ortamda araştırmacı şucu-bucu
tanıtanlar da varsa bu şehrin siyasileri, bu şehrin yöneticileri Suriyeli
sığınmacılar öncesindeki Urfa ile sığınmacılar geldikten sonraki Urfa’yı bir
araya gelerek ister yuvarlak, ister kare, ister dikdörtgen isterlerse üçgen
masalarda bir zahmet değerlendirsinler.
Bu
şehrin sokaklarında, bu şehrin kahvelerinde, bu şehrin köylerinde bu şehrin
işyerlerinde insanlarla hasbıhal eylesinler, Suriyeli sığınmacılarla hasbıhal
eylesinler.
Yuvarlak,
kare, dikdörtgen, üçgen masalarda istedikleri şekilde yeniden bir araya gelip
verileri, gözlemleri değerlendirip yüreklice (üstlerimiz ne der korkusuna
kapılmadan) raporlarını yazsınlar ki Ensarlar da, muhacirler de süreçte olumsuz
etkilenmesin…
Serzenişler
uğultulaşırken “Urfa, civar iller aşureye benzedi veya benzeyecek“ diyenler
haklı çıkarsa hele ki katımlardan bir kısmı sert olursa; görünen, sanılan
göründüğünden farklıysa dişler kırılabilir ve akabinde hazımsızlık,
hazımsızlığın neler oluşturabileceğini bilen bilir de, bilmek istemeyense
yaşaması gerekeni de yaşamak zorunda kalır…
Ah,
of, amanlar; bilemedik ki feryadı figanları bazılarını ağlatırken, bazılarını
güldürebilir…
Yaşamım
süresince dili, dini, mezhebi her ne olursa olsun doğal afet, savaş vb
olumsuzluklar yaşayanlara yardım edilmesini savunan; karınca kararınca kendince
bir şeyler yapmaya çaba harcamış biri olarak lütfen veya şu “please” da ne
demek oluyor deseniz de…