Ömer Elçi
11 Aralık 2009
Demokratik açılım pandora kutusuna dönüştürüldü.
Dış güç, iç güç derken; bilinçlilerle, bilinçsizlerin açılımı açılımsız hale getirmeleri sonucu binyıldır iç içe yaşayanların adrenali yükselmeye başladı.
Oldum olası hiçbir zaman insanları dilleri, dinleri, mezhepleri, ırkları, cinsiyetleri, fiziksellikleri nedeniyle alt veya üst görmedim ama ülkemizde ve dünya genelinde insanlar siyasiler ve medyatik olmak isteyen şahsiyetsizlerce yönlendiriliyor…
Dünya genelinde ırksal ve dinsel çatışmalar, kamplaşmalar sonucu insanlar yaralanıyorken, sakat kalıyorken, yaşamını yitirirken nemalananlar ellerini ovuşturuyor…
İstanbul’da komşu evin çocuğunun attığı Molotof ile Serap günlerce acı içinde kıvranıp ta yaşama gözlerini yummadan önce “yılbaşına kadar çıkacağım, sınava gireceğim” umudu yok edilirken; maşaların” üzgünüm” sözcüğü ne yazık ki Serapları geri getirmiyor…
Tokat’ta pusuya düşürülüp şehit olan 7 askerde geri getirilemez…
Şehit amcasının “Ne olursa olsun bu savaşın bitmesi lazım, daha nice Cengizler böyle gider… Giden geri gelmiyor, ateş düştüğü yeri yakıyor. Ölen geri gelmiyor. Sadece başsağlığı dilemeyle, sadece ‘şöyle olmuş, şehitlerimiz böyle olmuş’ demekle olmuyor, yarın unutuluyor, unutulmasın. Savaşı yapanlar da bu ülkenin çocukları, ölenler de bu ülkenin çocukları, kurşun sıkanlar da bu ülkenin çocukları. Bu vatan için herkes şehit olabilir. Ama karşımıza bir devlet çıksın bir devlet olsun hepimiz savaşalım. Bu savaş niye yapılıyor. Boş anlamsız bir savaş. Artık bu anlamsız savaş sona ermeli. Bu insanların çoğu zaten kandırılarak dağa çıkarılıyor. Geri dönmek istediklerinde ise ölüm korkusu nedeniyle geri dönemiyorlar. İnsanları eğiterek ve doğru yolu göstererek sonuç elde edilebilir” şeklindeki değerlendirmesini her kesin çok ama çok iyi değerlendirmesi gerek.
Bölünme, iç savaş korkusu gittikçe yaygınlaşırken, insanlar yaşadıkları, doğdukları şehirler nedeniyle ön yargılarla damgalanıyor…
Provokatörler doğuda, batıda grupları sokaklara döküyor, her akşam tedirginlik içinde toplum televizyonlardaki olayları izlerken huzursuzluk, şüphecilik, korku derinleştikçe derinleşiyor…
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlülüğü, bölünmezliği için her kes, her kesim mantıklı davranmak zorunda; aksi halde dış ve iç güçlerin ekmeğine yağ sürülür…
Şanlıurfa’da Türk, Kürt, Arap yüzlerce yıldır iç içe yaşadı ve yaşamaya da devam etmelidir…
Şanlıurfa’da Sünni, alevi yüzlerce yıldır iç içe yaşadı ve yaşamaya da devam etmelidir…
Türkiye’nin her ilinde farklı kökenlerden, farklı mezheplerden insanlar yüzlerce yıldır iç içe yaşadı ve yaşamaya devam etmelidir…
Siyasilerin tahriklerine, ben merkezlilerin tahriklerine, Provokatörler tahriklerine hepimiz bulunduğumuz yerlerde, makamlarda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceğini düşünerek kapılmamalıyız…
Kendimizi ve çevremizi eğiterek Pandora kutusunun kapağını kapatabiliriz, aksi halde Pandora kutusu bizlerin ve yakınlarımızın kanına da, kemiklerini de doymaz…
Yarınlar için günü ve geçmişteki ırksal, dinsel çatışmaları hepimiz çok iyi tahlil etmeliyiz; ölenler geri gelmiyor, ateş düştüğü yeri yakarken, toplumsal yanışlara, parçalanmalara zemin hazırlıyor…
Mantık…
Toplumsal ve bireysel mantığın provokatörleri amaçlarına ulaştıramayacağını bilmek,bilmiyorsak öğrenmek zorundayız…
Pandora Kutusunun anahtarı bizleriz..