İbrahim Halil Okuyan
30 Ekim 2015
“Kardinaller kendi aralarında konuşurken
Papa tavanı izliyordu.
Ne muhteşem bir manzaraydı.
Ne büyük zenginlikti.
Üzerindeki kıyafetlere baktı.
Gücün üzerine yapışmış haliydi o
kıyafetler.
Güç… Güç… Güç…
Ömrü boyunca hep bunu istemişti.
Daha yetimhaneye bırakılmış küçücük bir
çocukken başlamıştı güç arzusu onda.
Sonra kilisenin himayesine girmiş ve
zekâsıyla hızla ilerlemeye başlamıştı.
Küçücük bir kiliseden, tüm Katolik
dünyasının liderliğine…
Yolculuğu onlarca yıl sürmüştü ve o artık
yaşlı bir adamdı, ama ne gam.
Kendisini gücün bedenlenmiş hali olarak
görüyordu o.
Tek bir sözüyle ülkelerin kaderini
değiştirebiliyor.
Yüzbinleri ölüme yollayabiliyordu.
Zengindi.
Hem de çok zengindi.
Ama onun derdi sadece güçtü, zenginlik o
güce giden yoldaki araçtı sadece.
Güçlü bir ailenin himayesine girdiğinde
zaten zenginliği de bulmuştu artık.
Soylu ailenin başı, bu genç rahipteki
zekayı ve hırsı fark etmiş, onu desteklemeye karar vermişti.
Hatta onun geçmişini bile silmişti o aile,
o kadar güçlülerdi.
Bir gün genç rahip en tepeye çıktığında ise
elbette ki yatırımlarının karşılığını alacaklardı…
Yıllar ilerlemiş ve sonunda
Katolik dünyanın tepesinde buluvermişti işte kendini.
Hak ederek gelmişti buraya.
Çok çalışmıştı, çabalamıştı.
Yo hayır! Tanrı için değil. Kendisi için
çalışmıştı sadece.
Tanrı sadece bir araçtı.
İnanmazdı, aldırmazdı bile hatta ona.
Tek derdi güçtü ve bu yolda her şey
kullanılabilirdi; Tanrı da bu şeylerden birisiydi sadece. Gerektiğinde
rüşvetle, Kimi zaman birilerinin ayağını kaydırarak veya doğrudan suikastla,
Birçok karanlık ilişkiyi kullanarak gelmişti bu noktaya ve şimdi üzerinde
bembeyaz cübbeyle oturuyor, dinliyordu kardinallerinin konuşmasını…
O, gücün dünyada bedenlenmiş haliydi ve
bundan müthiş zevk duyuyordu …”
Saygılarımla..
Alıntıdır.
İbrahim Halil Okuyan
(İnşaat Yüksek Mühendisi)
30.Ekim.2015 Şanlıurfa