Mahmut Çepoğlu
14 Ağustos 2007
Bu günkü yazım için “neden icap etti” diyeniniz olabilir. Ama burası Türkiye ve her gün onurlu geçinen insanların nice onursuzluklar yaşadığı meydanda. Onursuzluğun nerede, nasıl ve ne şekilde yaşandığını hepiniz az çok görmüşsünüzdür. Bende gördüğüm kadarıyla yazıya aktarmaya çalıştım. Mutlaka sizlerde rastladığınız, gördüğünüz onursuzluk örneklerini hatırlayacaksınız. Çevrenizdeki kimi insanlara, dostlarınıza, arkadaş dediklerinize meslektaşlarınıza yakıştıramadığınız kimi davranışları onlara sorarsanız yaşam bu…
Onursuzluk yaşamada, zaman ve mekân içinde insana göre değişkendir. Bir fıkra anlatılır, fırsat düşkünleri için. “Adamın birinin sakalı yanmış biri de sigara mı yakayım” demiş, sözleriyle çıkarcı, fırsat düşkünlerinin ima edilir. Hele bana yok içine b…sözü ve “rabbana hepsi bana” söz ve deyimleri ile bencil, egoist insanların arzuları dile getirilir. Kimi zaman, “gözü doymaz” ya da “gözünü ancak kara toprak doyurur” sözü de doyumsuzluğu belirtir ki bu sözler hep birer onursuzluk örneğidir.
Birileri meydana çıkar, ülkenin, şehrin, ilçenin, kasabanın idaresine, yönetimine talip olur, ancak kendi ailesini idare etmekten acizdir. Kendi evinin azapı olmadan ele bey olmanız mümkün değil.
Bu memlekette nice onursuzluklara hep rastlanıldığı gibi halen süre gelmektedir. Buna rağmen insanlar onlardan faydalanmak için etrafında pervane olurlar. Kimileri dalkavuk, yağcılık şeklinde isimlendirirler ama siz yine bunları onursuzluğu meslek edinenlerden kabul edin.
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen zihniyet adına birileri yola çıkmışsa ve ülkenin yarısı açlıktan kırılıyorsa, bu nedenle insanlar, gaspçılık, kapkaççılık, hırsızlık, soygun ve daha bilmem ne isimler altında insanlar mağdur ediliyorsa bizim kendimizi sorgulamamız gerekir. şehir merkezinde, ana caddelerde, insanlar dolandırılıyor zorla fahişeliğe, sürükleniyorsa, dahası madde bağımlılığı, uyuşturucu batağına düşürülüyorlarsa durup düşünmek lazım yerine eyleme geçmek lazım. bu çeşit onursuzlukların karşısına dur demek lazım.
ınsan denilen kutsal varlığının temel yapısını teşkil eden ahlak, inanç ve güzel erdemler sonbahar da sararan ağaçların yaprakları gibi dökülüyorsa, o memleketi idare eden idarecilerin basiretsizliği ve onursuzluğundan kaynaklandığını biliniz.
Dahası âlim geçinin ya da bilim adamı olarak ün yapmış kimseler, birilerinin emir ve buyrukları altında yaşamlarını sürdürüp rahatlarına bakıyorlarsa “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorsa bunlara aldanmayın, onların da onur adına onursuzluk yaptığını hemen fark edeceksiniz. “Adaletin karşısında susan dilsiz şeytandır” özlü sözü gerçeklerin dile getirilmesi anlamındadır. Bu gerçeklerin karşısında susanlar onursuzluğunu hesaba katmadan olmaz.
Kendi kendimize dönelim. Her şeyi onur meselesi yaparız da, bir akşam kendi başımıza oturup vicdan muhasebesi yaptığımız oldu mu? Birileri size söylerse kabullenmeniz mümkün olmadığı gibi o sözle yeni onursuzlukların yaşanacağı gündür. Veya aynaya bakıp onursuzluğumuzu kendi yüzünüze söylediğimiz oldu mu.? Aynaya bakıp, kendi içini yüzünde görmeyenlerde ayrı bir onursuzluk içlerinde saklıdır.
Yasalar, hükümler, genelgeler, tebliğler bildiriler niçin vardır? ışte onursuzlar olmasaydı bunlara gerek kalmazdı. Her şeyi onur meselesi ederiz de nedense onursuzluğu hiç onur meselesi yapmayız.
Herkes kendini onurlu kabul eder. Ama içinde servet hırsı, komşu düşmanlığı kıskançlık, hasetlik daha sayamayacağımız ilkel benlik, erdemsizlik varsa onda onur aramayın, o yine onur meselesi eder her şeyi, ama onursuzluğun onu bitirdiğinin farkında değildir.
Hataların tamiri ancak karşımızdaki insanın affı ile mümkün. ışte bir insanın hatada diretip kendi yaptığının doğru olduğunu ve devamını getirirse bunu da onursuzluktan sayınız. ınsanlar hareketleri ile tabiatın ekolojik dengesini bozdukları gibi bir birlerini de çeşitli isimler altında kırıp geçmekte hayvanlardan daha vahşice. Oysa tüm bunları yapanlar hepsi onurdan bahsederler. Onun için sizler, onuru kendinizde değil de hiç erişilmeyen, ulaşamadığımız gözün görmediği güçte araya durun.
Vatan sevgisi, evlat sevgisi, milliyet, dil, din sevgisi, aile sevgisi, dahası insanlarla dostluk kurma, en güzel en dürüst ve samimi bir şekilde yapılabilirse ne mutlu o insanlara onlar onurlu kimselerdir. Ama biz “onur” adına yola çıkıp nedense hep onursuzluklar yapıyoruz. Hatta ailelerde onur isimlerini de taşıyan çoktur. Keşke hayatın her alanında insanlar onurlu yaşamayı öğrense ve öğretse. Onurlu nice mutlu günlere…