Konuk Yazar
3 Kasım 2016
Serkan AKKUŞ
Zaman zaman öyle
bir hale bürünen insanlar görürüz ki aman Allah’ım, dünya yıkılmışta sanki
altında kalmış sanırsınız. Bitmiş, tükenmiş, yaşam enerjisi yok olmuş, tabiri
caizse ölmüş de ağlayanı yok gibi…
Sizlerde çevrenize
bir göz gezdirdiğinizde bu halde olan insanlarla karşılaşmanız sürpriz olmaz
derim. Cümlelerimi okuyup aha benden bahsediyor diyenlerinizde çıkabilir. İnsan
karmaşık bir varlıktır, beni ırgalamaz diyenlerde bir müddet sonra bu halleri yaşayabilir.
Bende bu haller yok diye de peşinen sevinmemek lazım. İnsan her zaman uyanık
olmalıdır.
Mutlaka insanın bu
hali yaşaması sebepsiz değildir. Bir sebebi vardır elbet. Zaten başımıza gelen
hiç bir şey sebepsiz değildir. Kimse hatasız olduğunu iddia etmemeli, hatasız
olmak Yaratana mahsustur.
Burada şuna
özellikle dikkat çekmek isterim. Bazen işin kolayına kaçarız. Bu zamanlarda
kader deyip işin içinden sıyrılmak isteriz. Bu benim kaderimmiş, alınyazım
böyleymiş, kadersiz bir kulum gibi cümlelerle yaşadığımız bu derbeder hale
kılıf uydurmaya çalışırız. Kaderi yaratan Allah ise bizi şu şekilde uyarır: ”
Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim Kıyamet
Günü onun önüne, (dünyada yapıp ettiği) her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil
koyacak (ve diyeceğiz ki): “ diye devam eder İsra Suresi 13. Ayetinde. Uyarı
açık ve seçik bu halin sorumlusu SENSİN. Senden başkası değil
Yukarıda
bahsettiğim gibi bu halin yaşanmasına binlerce sebebimiz olabilir. Ucu açık
sebeplerin, basit olabilir büyük olabilir yeter ki sebep aransın, bulunur. En
sevdiklerini kaybetmiş olabilirsin, iflas etmişsindir, işsiz kalmışsındır, çok
borcun olabilir, eşinden boşanmışsındır, istediğin işyerinde çalışamayabilir,
istediğin şehirde oturamayabilirsin, istediğin okulu kazanamamış, istediğin
bölümden mezun olduğun halde istediğin çalışma ortamını da bir türlü
yakalayamamışsındır. Bazen sahip olmak istediğin son model bir arabayı, evi
hatta cep telefonunu alamamışsındır. Bazen de çocuklarının istediği küçük bir oyuncağı
alamayışının vermiş olduğu mahcubiyettir bu hale sebep. Bulursun, seni perişan
etmeye, depresyona girmeye bir sebep mutlaka vardır
Aslında bu
saydığım sebeplerin hepsini incelediğimizde gelip geçici sebeplerdir. Ve bu
gelip geçici sebepler uğruna hayatı kendimize yaşanılmaz kılıyoruz. Bunu
başkası değil yine biz yapıyoruz. Düşünsenize bu dünyadan ayrıldığınızda
sayabildiğim hangi sebep arkanızdan gelecek. Cevap basit hiçbirisi; çünkü hepsi
bu dünya da kalacak sen hariç.
Şu hayatta en
büyük nimet, etrafınızda gördüğünüz her şeyi bir yana bırakalım, sağlıklı
yaşamak ve sağlıklı kalabilmektir. Sağlığınız yerindeyse inanın dünyanın en
mutlu insanı siz olmalısınız. Ama bu geçici sebepler yüzünden en değerli
varlığımızı tüketmekten geri durmuyoruz. Sağlığımızı kendi ellerimizle
bozuyoruz. Hem fiziksel, hem psikolojik. Sonunda da anlamsızca bitmişlikler,
tükenmişlikler, yıkılmalar yaşıyoruz işte
Sebepler dedim,
kendimizi bitirmek için kullandığımız, enerjimizi dibe vurduran anlamsız
sebepler… Eğer bu sebepleri biz buluyorsak neden kendimizi mutlu etmek için,
enerjimizi yükseltmek için sebepleri de bulmaya zorlamıyoruz. İnsan rahata çabuk
alışıyor, pes etmek kolay, yan gelip yatmak kolay, başkasını suçlamak çok daha
kolay çünkü. Ama kendimizle yüzleşmek, kendi nefsinle yüzleşebilmek bu öyle
kolay değil, Savaşmak gerekir.
Yaşam bir
yolculuktur aslında. Bir ömürlük yolculuk sadece. Hep ileriye yol alan geçmişle
vakit harcayacak kadar da uzun olmayan.Yaşam yolculuğunda yol alıyoruz hep
birlikte ve bu yolun sonunda elbette ulaşmak istediğimiz bir yer var. Bu yere
ulaşmak için belli yollara girip çıkacağız yol boyunca değil mi? Bu yollara
girerken bizlere tabelalar yardımcı olacak. Gün gelecek önümüze bıkkınlık
tabelası, yorgunluk tabelası, telaş tabelası, kayıp tabelası, isteksizlik
tabelası, başarısızlık tabelası çıkacak, gün gelecek başarı, mutluluk, huzur
tabelalarıyla karşılaşacağız. Ve o yollardan mutlaka geçeceğiz. Ne için peki
istediğimiz yere ulaşmak için. Biz yanlış bir tabeladan girdik diye o yanlış yolda
mı kalacağız hep? Tabi ki hayır, doğru
yollara doğru yöneleceğiz. En sonunda ise yavaş yavaş ulaşmak istediğimiz
hedefe varacağız.
Nefes alıyorsak,
güne bir şekilde uyanabiliyorsak, elimiz ayağımız tutuyorsa hep bir şansımız
var şu hayatta. Hayata sarılacak sebeplerimiz var, yok deme sakın düşünürsen
neler var neler, seni sen olduğun için sevenler, ailen, çocukların,
arkadaşların, senin sevdiklerin, güneş, deniz, ağaçlar, çiçekler, yürünecek
yollar, akarsular, yıldızlar, türlü türlü yiyecekler… Yine de yok dersen “Sen Varsın” yetmez mi ve sana değer veren,
seni anlamlı kılan bir Rabbin var. Seni şerefli kılan, yaratılanların en
şereflisi seçen Yaratıcın var.
Senin basit
sebeplerle hayata küsmeye hakkın yok, senin yaşamaya ve yaşatmaya ihtiyacın var.
Ne gelirse gelsin başına oturup ağlamak yerine, gülmek için sebepleri bulmaya
ihtiyacın var. Bulmak içinde çok fazla seçeneğin var unutma!
Sevgilerimle;