Köşe Yazısı

KURABİYE

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

 


 


Olaylar karşısında Yargılara;


Genellikle önce Görünüş, ardından Düşüncelere göre varırız.


Bu durumda;


Beklenmedik sonuçlara yol açarız,


Kalp kırarız,


Özür dilemek zorunda kalırız,


Mahcup oluruz.


Yargısız infazdan kaçınmak için bir nebze olsun önyargılarımızı azaltmalı ve düşünerek karar vermeliyiz.


Einstein demiş ki:


Önyargıları Parçalamak Atomu Parçalamaktan Zordur.”


Önyargılı olmak bizi Çevreye kapatıyor.


Önyargılı olmak gözlerimizi Kör ediyor.


Önyargılı olmak mantığımızı ipotek altına alıyor.


Önyargılı olmak başkalarını hemen “Ötekileştiriyor.”


Önyargılı olmak ayırıyor “Ben – Biz ve Diğerleri.”


Biz de onlara göre “Ötekiyiz.


Önyargılı olmak her şeye peşinen Gardını almaktır.


Hayata karşı, İnsanlara karşı, Olaylara karşı.


Önyargı bize hayatta sonsuz sayıda ihtimal olduğunu unutturuyor, 


Bu yüzden hayatımız hep bir şeylere şaşırmakla geçiyor.


Herhangi bir önyargıyla yaklaştığınız bir insan beklentinizin dışında davrandığında birden “Ezberiniz Bozuluyor”,


Şaşırıyorsunuz,


Pişman oluyorsunuz.


Önyargılarımız nedense genelde olumsuzdur.


Farklı bakış açılarına saygıyı öğrenemediğimiz için insanların birçoğu farklı olmaktan çekiniyor.


Biz, Bizim gibi olmayanlara Deli diyoruz.


Onlar da kendileri gibi olmadığımız için bize Deli diyor.


Dışardan bakınca kimin Akıllı olduğu belli değil.


Öyleyse…


 


Beyin daha iyi bir bilgiye rastlayıp almadıkça, Eski Bilgiyi silmez.


Bu bize şunu gösteriyor:


Birçok insanın neden gelişip değişemediğini.


Beyin yeni bilgiye ulaşamayınca Eski Bilgiler kemikleşiyor.


Artık en Doğru onlardır.


Bu durum tutumlar ve önyargılarla birleşip sonra Alışkanlıkları oluşturuyor. 


Dikkat ettiyseniz hep bu tür insanlar düşüncelerinden ve yorumlarından taviz vermezler.


Kendi bildiklerini en doğru kabul ederler.


En çok gürültü bunlardan çıkar.


Yani yerinde sayanlardan.


Hipnoterapist Dr. Milton Erickson’ un çocukluğu bir çiftlik evinde geçer. 


Bir gün babasının,


İnekleri ahıra sokmak için büyük bir uğraş verdiğini görür.


Babası, boynuna bağlı ipten tüm gücü ile hayvanı ahıra çekmeye çalışıyor, başarılı olamıyordu.


Ailenin diğer fertleri de babalarına yardım için ipe asılıyor yine bir yararı olmuyordu.


Küçük Erickson fark ettirmeden hayvanın arkasına geçerek Kuyruğundan tutar ve var gücüyle çeker.


İnek birden Erickson’ u da arkasından sürükleyerek Ahıra girer.


Her şeyi değiştirebilmek için önce tavrını değiştir,


İneği kuyruğundan çek.
Buradan alınacak ders:


Sorunu farklı tanımlarsanız sonucu ve Çözümü de farklı düşünürsünüz.


Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda,


Genç bir bayan uçağına binmek üzere bekliyordu..


Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek maksadıyla bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı.


Dinlenmek ve kitabını okumak için VİP salonunda bir koltuğa yerleşti.


Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu.


Dergisini açıp okumaya başladı.


Genç kadın ilk kurabiyesini aldı.


Adam da bir tane aldı.


Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve:


Sinir bir şey.


Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı onu yumruklardım!” diye düşündü.


 Bayan bir kurabiye alıyor, adam bir tane…


Çıldıracak gibiydi bayan…Ama olay çıkarmak istemiyordu.


Nihayet son kurabiye kalınca kadın:


Bu küstah adam şimdi ne yapacak?” diye düşündü.


Adam son kurabiyeyi aldı, onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi…


Aaaaa…


Bu kadarı da fazla!


Çok öfkelenmişti şimdi!


Kadın sinir içinde kitabını ve diğer eşyalarını alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi.


Uçaktaki koltuğuna oturdu.


Gözlüğünü almak için çantasını açtı.


Bir de Ne görsün?


Kurabiye paketi açılmamış, orada duruyordu.


Çok utandı.


Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı.


Kurabiyelerinin paketini hiç açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.


Oysaki adam kendi kurabiyelerini hiç sinirlenmeden ve yüksünmeden kadınla paylaşmıştı.


Kadın ise kendi kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti.


Ve şimdi bu durumu telafi şansı yoktu.


Özür dileme olanağı da kalmamıştı.


 


Kıssadan Hisse


 


Alışkanlıklar Ataleti beraberinde getirir.


Ataletle Asalet yakalanmaz.


Önyargı, Alışkanlıklar ve Bakış açısı seçeneklerinizi sınırlar.


Seçenekleriniz ne kadar çoksa hareket ve kapsama alanınız o kadar geniş olur.


İki büyük güçlükten biri eski alışkanlıklardan vazgeçmek;


İkincisi de bunu nasıl yapacağımızı bilememektir.


Alışkanlıklar, İnsanı “Sürünün bir Parçası” yapar,


Farklı olmak, Değişmekse “Lider” yapar.


Seçim sizin.


 


Saygılarımla.


 


İbrahim Halil Okuyan


İnşaat Yüksek Mühendisi


26.Mart.2012 Şanlıurfa   


 

903 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

KURABİYE

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

 


Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında, daha epeyce zaman vardı, uçağın kalkmasına.
Havaalanındaki dükkândan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp, buldu kendisine oturacak bir yer.


Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında oturan adamın olabildiğince cüretkâr bir şekilde aralarında duran paketten birer birer kurabiye aldığını gördü, ne kadar görmezden gelse de.
Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini yerken,
gözü saatteydi, “kurabiye hırsızı” yavaş yavaş tüketirken kurabiyelerini.
Kulağı saatin tik taklarındaydı ama yine de engelleyemiyordu tik      tak lar sinirlenmesini.
Düşünüyordu kendi kendine,


“Kibar bir insan olmasaydım, morartırdım şu adamın gözlerini!”
Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini.
Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca “Bakalım şimdi ne yapacak?” dedi kendi kendine.
Adam, yüzünde asabi bir gülümsemeyle uzandı son kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye.


Yarısını kurabiyenin atarken ağzına, verdi diğer yarıyı kadına.
Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve “Aman Tanrım,ne cüretkar ve ne kaba bir adam,üstelik bir teşekkür bile etmiyor!”
Anımsamıyordu bu kadar sinirlendiğini hayatında,
Uçağının kalkacağı anons edilince bir iç çekti rahatlamayla.
Topladı eşyalarını ve yürüdü çıkış kapısına, dönüp bakmadı bile “kurabiye hırsızı” na.
Uçağa bindi ve oturdu rahat koltuğuna, Sonra uzandı, bitmek üzere olan kitabına.
Çantasına elini uzatınca, gözleri açıldı şaşkınlıkla.
Duruyordu gözlerinin önünde bir paket kurabiye!
Çaresizlik içinde inledi,


“Bunlar benim kurabiyelerimse eğer; ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!”


Adamın kurabiyesini yemişti kendi kurabiyesi niyetine.
Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı üzüntüyle, Kaba ve cüretkâr olan,”kurabiye hırsızı” kendisiydi işte.


Ön yargı bu işte.


Peşin fikirli olmamalı, paylaşmayı bilmeli.


Bir şey yerken açıkta, teklif etmeliyiz çevremizdeki insanlara.


Bu kadar çabuk karar vermemeli, hiç tanımadığı biri hakkında, insan.


Bizim kültürümüzde komşu hakkı vardır kokusu gitmiştir diye önce onlara yollanır ve de yemekse eğer en iyi yerinden.


 


Saygılarımla.

353 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir