Mehmet Göncü
26 Aralık 2012
Rivayet olunur ki, adamın biri çok az olan parası ile küçük bir toprak parçası alır.
Aldığı tarla taşlık, çukur ve tikenli bir yerdir.
Adam uzun bir uğraşla bu tarlayı taşdan dikenden temizler, çukur yerleri toprakla doldurur ve tarlayı sürerek ekime uygun bir hale getirir.
Ancak bu arada da çok yorulmuştur.
Biraz dinlenmek için bir taşın üzerine oturur ve tarlasına bakarak, şöyle seslenir:
Ey toprak, şimdi yeni benim oldun der.
Birkaç kere bu seslenmesini sürdürünce toprak dile gelir. İlkin bu adam çok yoruldu onu üzmeyeyim diye sana cevap vermedim ama sen çok ileri gittin. Bak beni iyi dinle. Bana senin gibi yüz binlerce kişi “Benim oldun” dedi ama ben senden evvelkilerin hiç birinin malı olmadım. Aksine hepsi benim malım oldu. “Unutma sen de Benim malım olacaksın” der.
Aslında bu kısa öyküden çıkarılacak çok ders vardır. Tabi ki alana.
Bakınız Yunus Emre de bu konuda neler söylüyor:
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülkte yalan,
Var biraz da sen oyalan
Bu manada bir anonim şiir de Urfa Bediüzzaman kabristanındaki bir mezar taşında yazılıdır:
Çeşm-i ibretle nazar kıl; bu dünya misafirhanedir.
Hiç mukim adem bulunmaz, ne acib kâşânedir.
Bir kefendir sermayesi, akıbet şah-ı geda
Pes buna mağrur olan, mecnun değil, ya nedir?
Dürüst ve şeffaf bir toplumda, lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…