Bülent Okutan
21 Mayıs 2007
Bir kurumun başındasınız. Bol sıfırlı bir maaşınız var. Eviniz kira değil ve orta yaşın üzerindesiniz. Yani kariyer sağlam, karizma zor çizilir gibi.
ıdeolojiler iyiden iyiye rafa kalkıp, solcular bile en muhafazakar sağ partilerden aday olabilirken, siz hala inatla A partilisiniz. Ya liderinizin tercihi olan renkte gömlek giyiyorsunuz, ya da çorbayı, içinize sinmese de hala kalın bıyık tellerinizin arasından ağzınıza, oradan da mideye gönderiyorsunuz, bir miktar nikotin artığı ile. Ve yahut şakaklarınızdaki saçların uzunluğu, üst dudağınızdakilerle aynı kısalıkta. Yani üç numara.
Ortada seçim meçim yokken bile haftanın üç gününü partide, ya da partililerle bir arada geçiriyorsunuz.
Çocuklarınıza isim koyarken ise dağlarda yol bulan kurtları, liderinizin adını, ideolojinizin eylem, sebep, sonuç gibi evrelerinin tanımını seçiyorsunuz. Veeeee…
Gün geliyor siyasete soyunmak istiyorsunuz. Ufukta seçim var. Artık o partili olarak meclisin ceylan derili koltuklarında yerinizi almanızın zamanı gelmiştir. Kolları sıvayıp aday adaylığınızı ilan ediyorsunuz. Mutlu sona doğru nihai adımı atıyorsunuz.
Amacınız ne peki?
Beleş lojman , ömür boyu astronomik maaş mı ? Yoksa en iyi tedavi kurumlarından yedi düvelinizle ücretsiz faydalanmak mı?
Hayır.
Elbette hayır.Siz yukarıdaki tanıma göre zaten bu haklardan mahrum, yani eksik değilsiniz ki. Fazlanız bile var. Ama bir bakıyorsunuz ki seçim gelmiş geçmiş, siz hala aynı renk gömlek içinde, ismi ideolojinizle maruf çocuklarınızla aynı sofrada, kalın bıyık tellerinizin arasından ağzınıza süzülen çorbayı içmektesiniz.
Ve karşınızda ki TV’de bir canlı yayın, seçim olmuş bitmiş, lacileri içinde yüzlerce kişi Mecliste kürsüye giden Genel Başkanınızı hararetle ayakta alkışlıyor.
Elinizin tersi ile önce bıyıklarınızı ve çorba artıklarını silerken, en sert ifade ile çocukları artık uyuma zamanı geldiği için azarlayarak yataklarına yolluyorsunuz. Ardından sizde TV’yi (UZAKTAN KUMANDA ile kapatıp) odanıza yöneliyorsunuz. Malum renkteki gömleğinizi çıkarıp silikon yorganı gözleriniz hizasına çekiyorsunuz. Erkenden uyumak zorundasınız. Malum sabah yine partiye gideceksiniz, berberde bıyıkları 30 yıldır aldığı şekle sokturduktan sonra.
Göz kapaklarınız ağırlaşırken buğulu gözlerinizin önüne ceylan derisi koltukların önünde ayakta alkışlayan laci takımlılar geliyor bir kez daha. Ve bir soru?
Yahu kim bunlar?