Konuk Yazar
4 Aralık 2016
Adil Ünür
Açık büfe
kahvaltı, serpme kahvaltı diye bir pazar günleri alışkanlığı aldı başını
gidiyor. Ne kimsenin keyfine ne de alışkanlığına diyeceğimiz olamaz. Hele
kimseye dini yönden bir tek kelime etmek bile ne hakkımız ne de haddimizdir.
Lakin yapılan yanlışları da görmezden gelmek hem günah hem vicdansızlıktır.
Şüphe yok ki yüce
Allah insanlara ve canlılara yetebilecek ölçüde rızık ve nimet de yaratmıştır.
Dinimizde helâl
kazancın gerekli ölçüler çerçevesinde kullanılmamasını kınanmış hatta
yasaklanmıştır.
Kazancın ya da
sahip olunan değer ve nimetlerin gereği gibi kullanılmaması, israf kavramı ile
ifade edilmektedir ki, İslâm’da, her çeşidiyle israf haram kılınmıştır.
İslâm’da israf
âyet ve hadislerle yasaklanmıştır. Nitekim,”…yiyiniz, içiniz, fakat
israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31) âyeti
israfın haram olduğunu açıkça dile getirmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de
“Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” sözü
ile israfın yasaklığını ifade buyurmuştur.
Günümüz
toplumlarına şöyle bir göz attığımızda, yapılan yiyecek ve içecek israflarının
haddi hesabının olmadığını görmek hiç de zor değil. Çöplere atılan ekmekler,
dökülen yemekler, boşa akan sular sorumsuzluk ve görgüsüzlüğün kendisidir. Ruh
terbiyesinden, maneviyattan dahası Allah’a gerçek manada kul olmaktan uzak
olmanın sonucudur.
Bugün İstanbul
Fatih’te açık büfe kahvaltılı bir mekanda çektiğim
yukarıda
paylaştığım fotoğrafa gelince.
Çöpe dökülecek
tabaklar dolusu yiyecek artığı olan o masadan yanlarında çocukları da bulunan
başları türbanla örtülü altı kadın ağızlarını sildikleri peçeteleri de
yedikleri kaplara bırakıp kalktılar.
Artan yiyeceklerin
bir yoksula verilebileceğini bile akıl etmeden…
Yaptıkları bu
görgüsüzlük ve israfın gölgesini medenî Müslüman analarının ve medeni Müslüman
kızlarının üstlerine de düşürerek.
Halbuki, müminin
yemek yerken sofrasına düşen kırıntıları bile toplayarak yemesinin, yolda yerde
bulduğu bir parça ekmeği üç defa öpüp ,başına koyup yüksekçe bir yere
bırakmasının onun terbiyesinin sadece bir parçası olduğu daha küçük
yaşlarımızda öğretilmemiş miydi hepimize?…