Abuzer Akbıyık
4 Aralık 2009
İlk yazımı geçen hafta yazmış, sizlerle paylaşmıştım. Yaşadığımız kentin tarihsel yönlerini elimden geldiği ve dilimin döndüğü kadar siz, gazetemiz okurlarıyla paylaştım. Umarım bunda birazda olsa başarılı olmuşumdur. Çünkü bu şehir hepimizin. Onu korumalı, sahip çıkmalı ve gerekli yerlerde tanıtmalıyız, açıkçası reklâmını yapmalıyız. Maalesef böylesine zengin bir kültürümüzü yeterince tanıtamıyoruz. Şehrimizde kültür sanat etkinlikleri yok denecek kadar az olmakla beraber olanlarda yeterince doyurucu değil.
Binlerce yıllık uygarlık tarihi içinde oluşan “KÜLTÜREL MİRAS”IN korunması, değerlendirilmesi ve turizm açısından öneminin vurgulanması GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAPBKİ)’nin önemle üzerinde durduğu bir olgudur. Bu amaçtan yola çıkarak şehrimizi tanıtıcı broşürlerimizin daha açıklayıcı olması, TV reklâmlarının yöresel olması ve daha birçok alanda yapılacak tanıtımlar hem halkımızı hem de çevre şehirlerdeki vatandaşlarımızı daha çok bilgi sahibi yapacak; bu sayede görülmesi gereken yerler sıralamasında en üst sırada yer alacak kentin Şanlıurfa olması gayet normal sonuç olacaktır.
Bu tanıtımların yapılabilmesi için ilk adımın bir topluluğun kurulması gerektiği kanısındayım. Kendi çabalarımla dahi olsa bu güzel kenti, bu sıcacık insanları ve bu insanların geleneksel yaşam tarzını tanıtmaya çalışacağım.
Ne demiş ünlü şair Edip Cansever;
İnsan yaşadığı yere benzer,
O yerin suyuna o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine benzer.