İbrahim Halil Okuyan
15 Mayıs 2009
Bazen hayatımıza giren öyle insanlar olur ki; onların belli amaca hizmet etmek, bize bir ders vermek, kim olduğumuzu ya da olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için bizimle olduklarını yüreğimizin derinliklerinde hissederiz.
Bu insanların kim olacağını asla önceden kestiremezsiniz; belki oda arkadaşınız, komşunuz, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız, sevgiliniz ya da belki de sadece göz göze geldiğiniz bir yabancı. Her kim olursa olsun, o kader anında hayatınızın bir biçimde etkileneceğini bilirsiniz.
Bazen de hayatınızda öyle olaylar yaşarsınız ki; o anda bu olaylar size korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür.
Eski çağlarda bir kral yolun tam ortasına bir kaya parçası koydurmuş.
Sonra da gizlenerek insanların tepkisini öğrenmeye çalışmış.
Bir grup tüccar yolun kenarından geçerken homurdanmışlar:
“Kral bizden vergi almayı biliyor; ama yolları temizletmekten aciz.”
Taşa dokunmadan yolun kenarından uzaklaşmışlar.
Sonra bir grup âlim bu taşın yanına gelmiş.
Her biri düzenin her gün yozlaştığından kralın sadece eğlenceye dalıp, adamlarının çalışmadığından bahsetmişler.
Onlar da lanet okuyarak uzaklaşmışlar.
Bir sığır çobanı hayvanlarıyla birlikte geçerken taşı görmüş ve “Bu taşın buradan kalkması gerekir. Gece olacak ve insanların geçmesi zorlaşacak” demiş ve hemen sırtından kepeneğini çıkararak işe koyulmuş.
Taş çok büyükmüş yaklaşık yarım saat uğraştıktan sonra yerinden oynatıp, yolun kenarındaki bir çukura yuvarlamış. Terini silip geri dönerken bir de ne görsün! Bir kese, taşı kaldırdığı yerde duruyor. Kesenin ağzını açmış, içi altınla doluymuş ve içinde kralın mührünü taşıyan bir kâğıt parçası varmış.
Bu kâğıtta şu yazılıymış: “Kendinizi sorumlu hissedip, denemeyi göze aldığınız için, kralın hediyesidir.”
Buradan çıkaracağımız ders; hayatta önümüze çıkan engellerin, bize yeni fırsatlar yaratacağını unutmamalıyız.
Ancak fırtına dindikten sonra; bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız, asla potansiyelinizin, gücünüzün, azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamayacağınızı anlarsınız.
Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır.
Hiçbir şey tesadüfen, kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez.
Hastalık, yaralanma ve deneyimsizlikler, ruhumuzun sınırlarını test eden olaylardır.
İster olaylar, ister hastalıklar, ister ilişkiler olsun, bu küçük testler olmasaydı hayat, hiçbir yere varmayan düz ve sıkıcı bir yol gibi uzayıp giderdi.
Güvenli ve rahat, ancak boş ve amaçsız.
Yaşamınızı, başarılarınızı ve düşüşlerinizi etkileyen insanlar, kimliğinizi yaratan insanlardır.
Kötü deneyimler bile birilerinden öğrenilebilir.
Bu dersler en zor, ancak büyük bir ihtimalle en önemli olanlardır.
Eğer biri sizi kırar, ihanet eder ya da üzerse, size güveni ve kalbinizi açtığınız birine karşı dikkatli olmayı öğrettikleri için onları affedin.
Eğer biri sizi severse, siz de bunun karşılığında onu koşulsuz sevin; sadece onlar sizi sevdiği için değil, size sevmeyi ve onlar olmadan göremeyeceğiniz ya da hissedemeyeceğiniz şeylere kalbinizi ve gözlerinizi açmanızı öğrettikleri için.
Her günün tadını çıkarın.
Her anın değerini bilin ve belki de tekrar yaşayamayacağınız bu andan alabileceğiniz en fazla şeyi almaya bakın.
Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun, onları dinleyin, Âşık olun, zincirlerinizi kırın ve gözünüzü zirveye dikin.
Başınızı dik tutun, çünkü bunun için her türlü hakkınız var.
Kendinize büyük bir insan olduğunuzu tekrarlayın ve kendinize inanın.
Eğer kendinize inanmazsanız, hiç kimse size inanmaz.
Hayatınızı nasıl istiyorsanız öyle şekillendirebilirsiniz.
Kendi özgün yaşamınızı yaratın, dışarı çıkın ve onu yaşayın!