İbrahim Halil Okuyan
8 Nisan 2015
Habib
Baba, 4. Murat devrinin gizli, Kimsenin
bilmediği Allah dostlarındandır.
Yaşlıdır,
fakirdir, gariptir.
Fakat
Rabbinin katında da âlemlere denk bir değerin sahibidir.
Yaşlı
Habib Baba, Uzun bir kervan yolculuğunun
sonunda İstanbul’a gelmiştir.
Yolculuğunun
tozunu, Yorgunluğunu atmak için bir
hamama gider…
Niyeti,
şöyle iyice bir keselenip, paklanmak…
Bedenini
de ruhuna denk kılmaktır.
Fakat
hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez.
‘Bugün’
der, ‘Sultan Murat’ın vezirleri hamamı kapattılar, Dışarıdan müşteri
alamıyoruz.’
Habib
baba üzülür…
Rica,
minnet eder, yalvarır…
‘Ne
olursun’ der, ‘kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım.
Bu
tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum.
Bin
bir dil döker.
Hamamcı
ehl-i insaftır…
Dayanamaz…
Kabul
eder…
Hamamın
en sonundaki odayı göstererek…
“Baba
şu odada hızla yıkanıp çık, parada
istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.”
Habib
baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar…
Ve
bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç,
yakışıklı biridir bu gelen.
Onunda
görünümü fakirdir…
Ama
sadece görünümü…
İkinci
müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murat’tır.
O
gün vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarından haberdar olan padişah
merak etmiştir.
“Hele
bir bakalım” demiştir, ‘bizim vezirler,
Hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?’
Ve
bu merak padişahı, Tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir.
Az
önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır…
Hamamcı
vezirler der almak istemez…
Padişah
ise, ne olursun der, bastırır ve padişah
galip gelir…
Habib
babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek,
Genç padişahın kulağına fısıldar:
“Şu
odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar
peştamalı beline gir yanına… Beraber sessizce yıkanın, Bir an evvel çıkın… Ve ekler: “Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.”
Sonra
4.Murat’ta Habib Babanın yanına süzülür.
Beraber
sessizce yıkanmaya başlarlar.
Bu
arada, hamamın büyük salonundan gelen tef,
dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır…
Habib
babanın gözü, genç hamam arkadaşının
sırtına takılır.
Biraz
kirlenmiş gibi gelir ona…
Allah
hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu
ilham etmemiştir…
Ve
yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi
gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib Baba yumuşak bir sesle konuşur:
“Evladım” der,
‘Sırtın
fazlaca kirlenmiş,
Müsaade
edersen bir keseleyivereyim.’
Padişah
aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar…
Haz
duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona,
Padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, Karşılık beklemeksizin bir
iyilik yapmayı teklif etmektedir.
Memnuniyetle
Habib babanın önünde diz çökerken: “Buyur baba” der, “ellerin dert görmesin”
Bu
arada içerideki âlemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir.
Habib
baba, 4.Murat’ın sırtını bir güzel keseler…
Fakat
padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez..
Ne
de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.
“Baba”
der, “gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım.”
Habib
Baba, Teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle; “Olur evlat” deyip,
sultanın önünde diz çöker.
Bu
arada, Sultan Murat kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını
arar…
“Baba”
der, “görüyor musun şu dünyayı…
Sultan
Murat’a vezir olmak varmış…
Bak
adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi…”
Habib
Baba Sultan Murat’ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz,
Kendi
hükmünü söyler…
Sultan
Murat’ın Habib babadan duydukları, Ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten
cinstendir:
“Be
evladım” der, Habib baba: “Sultan Murat dediğin kimdir?
Sen
asıl Âlemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak,
O
SeNi Sevinve, Sırtını bile sultan Murat’a
keselettirir…”
Kıssadan
hisse: “Tanrı iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır.
Yeryüzündeki kötü insanlar ise iradelerini hâkim kılmak için Allah’ı
kullanırlar.”
Giordano Bruno (İtalyan
filozof)