Konuk Yazar
3 Mart 2019
Uzm.Dr.Hülya Turgut
Tüm yaşantımız, belki de harcamaya bile vakit bulamayacağımız yatırımları yapmakla geçiyor. Çalışıp, didinip geceyi gündüze katıp uğraşıyoruz.
Ne için mi?
Tabi ki yatırım yapmak için. Ev alıyoruz yetmiyor, bir kaç tane daha alıyoruz. Arsa alıyoruz yetmiyor bir kaç tane daha alıyoruz. Sanki on tane evimiz olsa onunda da yaşayabilecekmişiz gibi.
Bunların yanında bankada para biriktiriyoruz. Altın al, dolar al vs derken ömür geçip gidiyor.
Sadece gelir düzeyi çok iyi olanlar bu koşuşturmaca içinde diye düşünmeyin. Geliri iyi olsun olmasın, birikim yapabilsin yapamasın herkes aynı amaç içinde geçiriyor hayatını. Herkeste bir sebep, bir gerekçe mevcut tabi.
Yaşlılık için, elden ayaktan düşünce güvencemiz olsun, çoluk çocuğun geleceği güvende olsun, olur da birgün çalışamaz duruma gelirsem geleceğim garantide olsun, kimseye muhtaç olmayayım. Herkesin ortak düşünce ve kaygıları bu şekilde.
Peki neden yaşarız bu gelecek korkusunu, kimseye güvenmemeyi?
Kendisini ve geleceğini risk altında hisseden, daha doğrusu yaşadığı toplumun siyasi ve hukuki düzenlemelerine güvenmeyen toplumlarda bu durum daha yoğun olarak yaşanır. Çünkü bilinç dışı olarak yapılan uygulamalara güvenmeyen kişi, yarınından endişe eder.
Geleceğini göremez. Bu nedenle de kimseye güvenemez ve kendini garantiye almak için var gücüyle çaba harcar. Ülkesinin hukuki ve siyasi uygulamalarına güvenilen yerlerde ise bu koşturmaca ve korku daha azdır. Çünkü yaşadığı her an zorlukla karşılaşılan durumlarda bir yardım eli uzanmıştır.
Kendisine veya çevresindekilere zor anlarda yardım edildiğini gören kişi de haliyle rahatlama olur ce gelecek korkusu da o oranda azalır.
Benzer durum eşler arasında da geçerlidir. Eşlerin birbirine güveni arttıkça parasal konular ortak ve güven içerisinde çözülürken, eşlerin birbirine olan güveni azaldıkça, gizli hesap açmalar, para biriktirmeler hatta evlilik sözleşmeleriyle işi iyice garantiye alma çabaları can havliyle devam eder.
Tüm bunların altında da, güvensizlik, gelecek korkusu, zor durumda yalnız bırakılacağına olan inançtır.