Konuk Yazar
4 Temmuz 2017
Ali Haydar
Yaşlılar,
kimsesizler, sokak çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi toplumsal tüm konularda
olduğu gibi engelli konusunda da herkes duyarlıdır…
Sokakta gelip
geçen yetkili yetkisiz, mevkisi makamı, kadını erkeği kim olursa olsun durdurup
sorduğunuzda herkes bu konularda duyarlı olduğunu dile getirir…
Yıllardır
toplumsal konularda bir vatandaşın çıkıp da duyarsız olduğunu dile getirdiğini
ne gördüm ne de duydum… Sizlerinde duyduğunu ve gördüğünü hiç sanmıyorum…
İşin ilginç yanı
valiler, belediye başkanları, kurum müdürleri, siyasiler vb gibi görevlerde
bulunanların asli görevleri olmasına rağmen onlarda bu konularla ilgili
buldukları her fırsatta duyarlı olduklarını dile getirmektedirler…
Sanki duyarlı
olduklarını dile getirmeseler bu konularla ilgili yasaları uygulamak ve bu
sorunlara çözüm getirmek kendi görevleri arasında değilmiş sanacaklar…
Ancak ister
yetkili, isterse yetkisiz olsun mevkisi makamı ne olursa olsun duyarlı
olduklarını dile getirenlerde ne hikmetse bunu bir türlü pratiğe yansıtarak
göstermezler…
Bildiğiniz gibi
duyarlı, duyarlılık gibi kelimelerin anlamı “Duyarlı olma durumu, duygunluk,
duyarlık, hassaslık.” gibi açıklanmaktadır… Bu açıklamayı Türk Dil Kurumunun
sayfasında da görmeniz mümkündür…
Makamlar mevkiler
önemli değildir… Bunlar gelip geçicidir… Önemli olan o makamlarda ve
mevkilerde oturan seçilmiş ya da atanmış yetkili şahısların yaşlılar,
kimsesizler, sokak çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi toplumsal tüm konularda
olduğu gibi engelliler konusuna olan bakış açıları ve yaklaşımlarıdır…
Bu konuda
yıllardır dile getirdiğim gibi seçilmiş ve atanmış yetkililerin duyarlı
olmaları yaşanılan sorunlarla ilgili yasaların uygulanmasını ve çözümünü de
olumlu yönde etkilemektedir…
Bunların bakış
açıları eğer olumlu yönde duyarlı bir bakış açısıysa haliyle temsil ettiği
makam ve mevkide duyarlı olmaktadır…
Bakış açıları eğer
olumlu yönde değil de olumsuz ise haliyle temsil ettiği makam ve mevkide
duyarsız olmaktadır…
Hâlbuki böyle
olmaması gerekir… Olması gereken seçilmiş veya atanmış yetkililerin duyarlı
olup olmadığı değil yasaların vermiş olduğu görevlerini aksatmadan yerine
getirip getirmediğidir…
Ancak ne yazık ki
ülkemizde bir yasa maddesiyle ilgili olarak eşdeğer görevde bulunan
görevlilerin yaptığı çalışmalar ile uygulamaların birbirini tutmadığını
görürsünüz… Bunun nedeni de bu görevlilerin bakış açıları, yaklaşımları ve
duyarlılıklarının birbirinden farklı olmasındandır…
Türkiye’nin 81
ilinde görev yapan 81 tane valimiz ve bununla birliktede 81 tane de belediye
başkanı (30 tanesi büyükşehir, 51 tanesi de il belediye başkanı) görev
yapmaktadır…
Sadece görev yapan
bunlar değil elbette, 519 tane büyükşehir ilçe belediyesi, 400 tane ilçe
belediyesi ve 397 tanesi de belde belediye başkanı olmak üzere 919 tanede
kaymakam olarak görev yapmaktadır…
81 ilimizde ve
yüzlerce ilçede görev yapan bu kadar vali, belediye başkanları ve kaymakamların
toplumsal konularda ki bakış açılarını, yaklaşımlarını, sorunlarla ilgili
yasaları uygulayıp yerine getirip getirmediklerini ve duyarlılıklarını tek tek
inceleme yapacak olsanız hepsinin de aynı sorunlarla ilgili yaptığı
çalışmaların birbirini tutmadığını göreceksiniz…
“Her yiğidin bir
yoğurt yiyişi vardır” atasözünde olduğu gibi…
Ben 21 yıl
süresince yapmış olduğum dernek başkanlığı nedeniyle gerek ilimizde gerekse de
katıldığım il dışındaki tüm toplantılarda edindiğim izlenimlerde ve birçok
ildeki engelli arkadaşlardan aldığım bilgilerde bu düşüncemde yanılmadığımı
üzülerek de olsa görüyorum…
Özellikle engelli
sorunlarıyla ilgili konulara daha çok bilgi sahibi olduğum için kendi
yaşadığımız sorunların çözümü noktasında bir ilde getirilen çözümün diğer bir
ilde getirilmediğini çok gördüğümü açıkça belirtebilirim…
Oysa engellilerle
ilgili çıkarılan yasa aynı yasa, yönetmelik aynı yönetmelik ancak ne hikmetse
çözüm için yapılan uygulamalar ise aynı uygulamalar değil…
Sözün özü olarak,
yaşlılar, kimsesizler, engelliler, sokak çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi
birçok toplumsal konularda yaşanılan sorunların çözümü sağlıklı yasaların
çıkarılması ve çıkarılan yasaların ise sümen altı edilmeden, aksatılmadan ve
eksiksiz bir şekilde uygulanmasıyla sağlanır… Makamlarda oturan seçilmiş ya da
atanmış kişilerin vicdanına, inisiyatifine ya da keyfiliğine bırakılmamalıdır…
Sadece bu konular değil elbette diğer tüm konularla ilgili yasalarda da aynı
durumlar yaşanmaktadır… Oysa seçilmiş ya da atanmış olan idareci dediğimiz,
yönetici dediğimiz kişiler kendi görev alanlarıyla ilgili sorumluluklarını
bilmeli, sorumluluk sahibi olmalı, liyakatli, sözleri ile hareketleri birbirine
uyumlu, bilgili, azimli, kararlı, hak ve hukuktan yana olmalıdır… Böyle
olmadığı zaman yasaların uygulanmasında ve sorunlara çözüm getirilmesinde
farklılıklar ortaya çıkacak ve çıkmaya da devam edecektir…