İbrahim Halil Okuyan
13 Kasım 2012
Güzel bir söz vardır, bilirsiniz.
“Öyle Horozlar var ki Çevremizde.
Onlar öttükleri için Güneşin doğduğunu zannederler.”
Böyle insanlar her şeyin kendi eksenlerinde şekillendiğine inanırlar.
Onlar olmasa halimiz nice olur bilinmez.
Allah eksik etmesin.
Eski Yunan mitolojisinde anlatılan Bir olay ,
Horozların neden sabah erken saatlerde öttüğünü açıklar.
Athena (barışın ve güzelliğin tanrıçası) Zeus’a sulanmasından dolayı
Zeusun karısı tarafından şikayet edilir ve ceza olarak çirkinliği ile Ünlü demirciler tanrısı Hephaistos ile evlendirilir.
Athena güzel ve işveli olmasına rağmen Hephaistos yaşlı ve çirkindir. Geceleri sabaha kadar demir dövmekte ve
Sabaha karşı gelip uyuya kalmaktadır.
Athena bu duruma artık dayanamaz ve
Yakışıklı ve genç Ares’e (savaş ve mertlik tanrısı) asılmaya başlar.
Ares’te güzelliği ile meşhur Athena’nın işvesine dayanamaz ve onla birlikte olmaya başlar.
Ares Her gece Athena’nın Kinidos (Datça) daki evine gelmekte ve Kapıya da bir askerini koymaktadır.
Asker güneş doğmadan Ares’e haber vermekte ve
Onun Hephaistos gelmeden kaçmasını sağlamaktadır.
Günler birbirini izler ve
Bir gün kapıdaki asker uyuya kalır gün aydınlanmaya başlar.
Yavaş yavaş güneş tanrısı Okeanos ortaya çıkar,
birde ne görsün Athena Hephaistos’u Ares ile boynuzlamakta.
Hemen Tanrılar arasında dedi kodu başlar.
Dedikodu yayılır ve Hephaistos’unda kulağına varır.
Hephaistos bunu kanıtlamak zorundadır.
Elinden ne geleceğini düşünür ve işe koyulur.
İncecik demirlerden (ilk metal tel) bir ağ örer ve onu evden çıkarken yatağına serer.
Bunu Güneşin doğması ile kapanacak bir düzeneğe bağlar.
O gün yine kapıdaki asker uyuya kalır ve
Güneş tanrısı Okeanos un doğması ile ağ kapanır ve
Athena ile Ares basılır.
Bunun üzerine Ares cezalandırılır ve Trakya’ya sürülür.
Bunu hazmedemeyen Ares,
Kapıdaki Askerini “Horoz“a çevirir.
İşte o gün bu gündür O Asker,
Hatasını düzeltmek için Güneş doğmadan öter ve
Kendisinin affedilmesini bekler duru.
“
Denizli’de araştırma yapmak için kamp kuran,
Bir grup üniversite öğrencisi,
Kamp yakınına tüneyen bir,
Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde,
Yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar…
Sabahın köründe ortaya çıkan Horoz,
Önce dikleniyor,
Sonra dakikalarca ötüyormuş…
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş…
Sonunda sabırlar tükenmiş…
Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya…
Horoz önde..
Gençler peşinde…
Mahalle arasına dalmışlar…
Kovalamamayı gören,
Fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş:
– Hey, evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?..
– Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor.
O yüzden başını keseceğiz!..
– Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş ihtiyar,
“Bana Bırakın, ben onun sesini keserim,
bir daha da rahatsız etmez sizi…”
Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif “Gak – Guk” sesleri dışında
horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de
Şaşırıp dedeye koşmuşlar:
– Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?..
İhtiyar gülmüş:
– Kıçına Zeytinyağı Sürdüm.
Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde,
Gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın…
Ancak “Gak – Guk” edebiliyor…
Kıssadan hisse
Arkan sağlamsa, İstediğin kadar kabarır, Diklenir, Sözünü dinletirsin.
Arkan bir Gevşemeye görsün, Ancak “Gak-Guk” edersin…”
Öttükleri için Güneşin doğduğunu zannedenlere ders olsun..
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
13.Kasım.2012 Şanlıurfa