
İbrahim Halil Okuyan
30 Ağustos 2007
Nasreddin hoca rahmete kavuşalı asırlar oldu. Bekri Mustafa, Köroğlu Ayvaz, Deli ıbrahim, Dördüncü Murat, Ondördüncü Lui, Bernard Show, Napolyon, Mark Twain de öyle..
Bektaşiler, Rüfailer ortalıkta aramızda yaşıyorlar.
Hele Karadenizli Temel günün modası olmuş.. şu anda, yalnız Milletimiz değil bütün dünyanın unutamadığı Nasreddin hoca hariç-hepsini sollamış durumda.. Karadenizli Temeli ince nüktenin, esprinin, hoşluğun sembolü haline getirmişiz.
Bunlardan başka hayvanlar âlemini de didik didik incelemiş insanoğlu.. Tilkinin kurnazlığı, aslanın yiğitliği, keçinin inatçılığı, devenin kinciliği, karganın aptallığı, karıncanın, arının çalışkanlığı, Ağustos böceğinin havaîliği fıkralar olmuş güldürüyor, düşündürüyor, ibret veriyor.
Milletimizi hor gören içimizdeki bazı nasipsizlerin yüzdeleri bir yana, halkımızın kahir ekseriyeti zekidir. Fıkraları sever, anlatırken veya dinlerken zevk duyar. Fıkra kahramanına uygun bir tip bulursa; görevi, makamı ne olursa olsun ona yakışan sözler, espriler uydurur. Bunlar fıkra olur, memleket sath-ı mailine yayılır. Geçmişte ve günümüzde zengin örneklerini görmüşüzdür.
Bazen de daha aydın kişiler arasında klasik fıkralar zamana göre yön değiştirir. Yeni bir adaptasyonla gülmenin, düşünmenin yanında hiciv görevi de yerine getirilir. Bunlar daha ziyade “fabl” türü dediğimiz hayvanların dialoğu şeklindeki fıkralara uygulanmaktadır.
ışte size bir örnek:
Karınca kış günü sırtı pek, karnı tok sıcak odasında otururken kapı çalınır. Açar bakar Ağustos böceğidir. Fakat her zamankinden farklı bir kalantorluk içindedir. Kıyafeti gayet mükemmel, ağzında puro, elinde şemsiyesi vardır. Karıncaya, “Paris’e gidiyorum da, bir isteğin var mı diye soracaktım” der.
Karınca düşünür ve “Orada La Fonten diye duyarsız bir adam var. Ona küfür ettiğimi söyle” der.
Aslında La Fonten, Beybaba gibi gayet tutarlı, doğru konuşan bir adamdır. Zamanımız onu tutarsız hale getirdi..