Sabri Dişli
13 Aralık 2007
Eşkiliyi yeni nesil bilir mi?
Sanmıyorum…Urfa’ya özgü turşu çeşnisidir…
Saf üzüm suyuna az miktarda nar pekmezi katkısıyla yapılır…
Başkahraman taze isot katılarak… Toprak küplerde “zahredamında” mayalanmaya bırakılır.
Kabapistanlı menü hazırlayan lokanta (restoran) ve konuk evleri geleneksel Urfa yemeklerini veya ekşiliyi konuklara tattırmak yerine Resmi kurumlara yönelik davetlerle turizmi geliştiriyorlar…
Sahi ödemeyi kim yapıyor…
Bizim yağ bizim tuluğa…
– Ne yani eşkili bu kadar önemli mi?
Önemli tabi… Bir kentin kültürü akıp gidiyor buharlaşıyor…
Eşkiliyle birlikte…
Mesela sokak isimleri rakama dönüşüyor…
31. sokak… ayarı bozuk olunca elli sekizinci sokak oluyor… ya da yüznumaralı sokak…
Rakamların çağrışımı isimlerin çağrışımından daha tehlikeli değil…
Arabacıların oturduğu sokağa arabacılar adı vereceğinize 12.sokak…
Veya Urfa’ya hizmet vermiş yazar, çizer, bürokrat, teknokrat ilim, bilim adamı gibi isimleri belleklerden silip yerine numara sokuyorsunuz… Sokak! Haydi hep birlikte numaralayıp, Sokak.
Antrparantez (Parantezde eski isim kalamaz mı?)
şimdi yeni moda yık iş merkezi yap…
Tabi daha önce bu filmi hiç görmediniz… Tam bir eşko işi…
Örneğin hiç bahçesi olmayan bahçeli evlerden başladık işe… Yıktık yerine görkemli binalar yaptık… Altı mağaza… Üstü bina. Yık. Yap. Devlet kurumları da furyaya katıldı.
Sonuç: Bahçesiz evler…
E, Urfa da trafik polisi çalışmıyor! Nah çalışmıyor… Valla öyle bir çalışıyor ki… Urfa da kayıtlı araç sayısı YÜZONBıN… Buna 63 plakasını taşımaktan korkan ve sonu 063 biten veya 06, 34 plakasını tercih edenleri de eklersek… ıKıYÜZBıNı rahat aşarız…
ı kiyüzbin araç…
Tek cadde… şeyini yapmaya araçla giden sürücü…
Trafik görevlisi ne yapsın?
Sonra Yenişehir…
Bir tane taş bina bırakmadık… 4 Kat imar yerlerini yedi katta sekiz katta çıkardık…
Araç park yeri?
Yok!
Park cadde işte…
Yahu dükkân fiyatları pahalı gelişiyoruz işte… ışyeri açılıyor(!)
Yaya bile ulaşmakta ulaşamadığımız işyeri…
Çocuktuk Gökdelen yapıldı… Aha memleketimiz gelişiyor diye sevindik… Sonra gökdelenin göğü değil de yeri deldiğini gördük…
Bakın şimdi memlekette milletvekilliğine aday adayı olmuş, çok hizmet vermiş çocuğumu tedavi etmiş bir doktor ağabeyimiz, sanat ve kültür evinin yanındaki; muayenehanesinin dış cephesini bakalit bir şeylerle kaplamış…
Yahu hocam… şunu tarihi dokuya uygun kalker Nahit taşla kaplasan ‘n’olurdu sanki…
Muayenehanenin karşısında büyük bir mobilya mağazası açıldı… Oraya da naylon bir şeyler giydirdiler!
Aslında o bölgede taş binaları yıkıp, altını pasaj yapan işyerlerine bakın hiç biri çalışmıyor…
ılahi adalet işte… Memleketin taşına ihanet edenlere ceza veriyor…
Ekşili kayıp oluyor… Fresh yiyecekler geliyor… Sonra hazımsızlık başlıyor…