Ahmet Balamir
23 Temmuz 2009
Yanlış anlamayın Ben tepelemedim. Yazıyı okuyunca kimlerin tepelediğini öğreneceksiniz.
Kanımca çok önemli ve hayati olaylar gelişmektedir güzel ülkemde. Durum vahim gibi görünüyor.
Gazeteciler,
Bilim adamları,
Rektörler,
Siyasi parti liderleri,
Emekli Generaller ve Yurt sever birçok insan ‘ERGENEKON’ adı verilen,
Bir dava adı altında tutuklandı. Bu insanların bir kısmı cezaevinde bir kısmı ise tutuksuz yargılanmaktadır. Kimisi de neyle suçlandığını bilmeden cezaevinde öldü. Bumudur Adalet ve Kalkınma?
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent ARINÇ ise; övünerek ‘’ ERGENEKONU TEPELEDİK’’ diyor. Yorum yok.
Düşünün!
Öyle bir dava ki, bu dava, hiç bitmeyecek gibi görünüyor.
Kısacası sapla saman birbirine karışmış durumda.
Bu davada suçlu insanlar olabilir, ama suçlu olmayanlar da vardır.
Yüzlerce klasör, binlerce sayfa nasıl biter böyle bir dava?
Gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla bu davanın bitmesi değil, önemli olan bitmemesidir.
Öyle görünüyor ki; kartopu gibi. Yuvarlandıkça büyüyor. Büyüdükçe çıkmaza doğru yol alıyor. Birinci, ikinci, ve üçüncü iddianame, bel ki de dört, belki de beşincisi olacaktır.
Üzüntü verici. Bu davanın hem dosyası çok hem sayfası çok, hem de davalısı çoktur. Bu nedenle bu dava bitmez diye düşünüyorum.
Kanımca bu dava için önemli olan, AKP’ye muhalif olan insanların içeri tıkılmasıdır. Ben şahsen bunu anlıyorum. Kamuoyuna yansıyan da budur.
Her kim ki; AKP’ye muhalifse veya muhalefet ettiyse içeri girdi.
Çünkü AKP’ ye karşı olmak suçtur,
Yurtsever olmak suçtur,
Atatürkçü olmak suçtur,
Bilim adamı olmak suçtur,
Gazeteci olmak suçtur,
Türkiye Cumhuriyetini sevmek suçtur,
Cumhuriyet mitinglerine katılmak suçtur
Ergenekon demek suçtur,
Laik olmak suçtur. Kısacası AKP’li değilsen en büyük suçtur. Hulasa Yandaş değilsen Ergenekoncusun ve darbecisin.
Bir hesaplaşmadır gidiyor. Bindik bir alemete. Vaziyeti ahval iyi değil.
Görüntü pek iç açıcı değil. Bu şartlarda davanın sonuçlanacağı da yok gibi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Son günlerde hakim savcı atamaları ile ilgili yaptığı çalışmalar, nedeniyle yandaş basın HSYK’ye savaş açtı, Ergenekon Savcılar değişecek diye telaş içine girdi. Savcı Sayın ÖZ’den başka Savcı bu davaya bakamaz mı? Bu ne telaştır. Sayın Adalet Bakanımız kendisinin de üyesi olduğu HSYK ye yapılan saldırılara neden seyirci kalıyor?
Yoksa sivil yargıya güvenilmiyor mu? O zaman neden askerler sivil mahkemelerde yargılansınlar diye yasa çıkarıldı?
Bendensen okey,
Yoksa? Öte kisin
Yani kural yok.
Yargıtay Onursal Baş Savcısı Sayın Vural Savaş;
‘’Bu faşizm bile değil. Faşizm olsa kuralı olurdu. Ama burada kural da yok’’demişti.
Sayın Başbakanın demokrasi anlayışı da farklıdır. Ankara il kongresinde birden fazla aday çıkınca, il kongresini erteletiyor. Seçilmiş İl Başkanını icazet almadan aday olduğu için, Ankara’ya çağırtıp, istifa ettiriliyor. Bu ne biçim demokrasi? Demek ki; bu demokrasinin birinci koşul icazet almaktır. İcazet yoksa Demokrasi sayılmıyor. Bizim bildiğimiz demokrasi çoğulculuktur. Sayın Başbakanımızın demokrasisi farklıdır.
İşine gelmeyenci bağırıyor. Kızıyor. En kolayı da Sayın Baykal’a veya Sayın Bahçeli’ye ver yansın ediyor, bağırdıkça bağırıyor.
Sahiden Sayın Başbakanımız neden daha çok bağırarak konuşuyor?
Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına ‘’Suçluluk duygusu içinde olan insanların sesi yüksek çıkar’’ demişti.
Bu konuda haklı olabilir, ancak;
Kendisi her konuşmasında bağırıyor.
Bağırarak yapmadığı hiçbir konuşması vaki değildir.
Neyse iyisi mi fazla karıştırmadan yazımı Arap atasözü ile bitirmek istiyorum.
‘’MİN RADUV KULLÜV, AFIV KULLÜV’’ (Hepsini istersen hepsinden olursun)
Bizden söylemesi.
Hoşça kalın.