Ali H. Demir
12 Ocak 2010
Sınıflarda öğretmenler öğrencileriyle yüz yüze gelip çalışmalar yapıyorlar. Yapılan çalışmalar sonucunda öğrencilerini yetiştirmeye gayret ediyorlar. Öğrencinin yetiştirilmesi görevi öğretmene verilmiş gibi görünmekle birlikte öğretmenin bu görevi tek başına yerine getirebilmesini beklememek gerekiyor. Eğitim üzerine çalışan uzmanlar eğitim faaliyetini okul, aile ve çevrenin işbirliği ile gerçekleşebilecek bir çalışma olarak nitelemektedir. Eğitim faaliyetini böyle niteledikten sonra öğrencinin yetiştirilmesi görevini sadece öğretmenden beklememenin ne kadar haklı olduğu daha kolay anlaşılabilir. Eğitim okul, aile ve çevrenin işbirliğinin bir sonucu olarak görülürse öğrencinin geliştirilmesinde bu üç unsurdan hangisinin daha fazla öneme, önceliğe sahip olduğunu ortaya koyabilmek güçleşmektedir. Okul, aile ve çevreyi öğrencinin kişiliğinin geliştirilmesinde üçlü bir etkiye sahip olduğunu kabul ettikten sonra eğitimde yaşanan sorunları sadece bir unsura bağlamak da doğru bir yaklaşım olmamaktadır. Ancak öğrencinin eğitiminde etkin olan bu üç unsurun özelliklerine bakıldığında etki yönüyle değerlendirilebilecek unsurun okul olduğu görülmektedir. Okul, sistemli bir faaliyetin unsuru iken aile ve çevre okul kadar sınırlı bir alana sahip unsurlar değildir. Aile ve çevrenin ele alınıp incelenmesi, eğitime etkisi açısından değerlendirilmesi okula yönelik yapılacak değerlendirmelerle kıyaslanınca çok daha zordur.
Okul, eğitim faaliyetine ilişkin sistemli çalışma yapması için oluşturulmuş yapısal bir kurumdur. Eğitim sistemi kuruluş amacı olan bireylerin geliştirilmesi, şekillendirilmesi işinin yapıldığı yerler olarak okullarda somutlaşmaktadır. Okullar bir bakıma eğitim sisteminin somut yapılarıdır. Eğitim sistemine ilişkin değerlendirme yapılacaksa okullar bu değerlendirmeye yardımcı olacak verileri değerlendirme yapacaklara sağlayabilir. Eğitim sistemi genel olarak yönetim sistemine bağlı bir durumdadır. Kurumsal yapılar kendileri için belirlenmiş amaçlar, araçlar, görev ve sorumluluklara sahip olmaları nedeniyle değerlendirme yapılabilecek niteliktedirler. Kurumsal yapıları işleten insan ve madde kaynakları bağlı oldukları diğer üst yapılar tarafından ele alınıp değerlendirilebilmektedir.
Aile çocuğu dünyaya getiren, büyüten, yetiştiren, okul çağına kadar her türlü bilgi, beceri, alışkanlık, duygu, düşünceyi ona kazandıran ve okula başladıktan sonra da öğrencinin her türlü ihtiyaçlarını, uygulamalarını, yapıp ettiklerini yakından görüp gözetlemeye, etkilemeye devam eden oldukça önemli bir unsurdur. Ailenin ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik yapısı her yönüyle öğrencinin eğitimi başta olmak üzere birey olarak gelişmesine ilişkin her yönünü etkisi altına almaktadır. Ailenin bu önemine karşın aileye dışarıdan bir etki yapılabilmesi, bu etkiyi öğrencinin eğitimine yönelik olarak düzenleyebilme oldukça zor görünmektedir. Ailenin yapısına ilişkin bir çalışma yapılabilmesi ülkelerin genel yönetim yapısı ile de doğrudan ilişkilidir. Toplumları yöneten genel yönetim yapılarının özelliğine göre aileye yönelik yapılabilecekler de farklılaşmaktadır. Ailenin çocuğu yetiştirme hakkının tersine bir uygulamanın yapılabilmesi özellikle demokrasi anlayışının hâkim olduğu içinde bulunduğumuz çağda pek mümkün görünmüyor.
Çevre de çocuğun eğitimi söz konusu olunca etki sahibi unsurlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk, ailenin bir üyesi olarak dünyaya geldikten sonra zamanla ev dışındaki çevrenin de bir parçası haline gelir. Çocuğun içine girdiği çevre onun gelişmesine önemli oranda etkiye sahiptir. Çocuk ailenin içinde doğup büyümekle birlikte çevreden aldığı etkilerin bir sonucu olarak şekillenmeye başlar. Okula giden çocuk aile ortamı yanında çevre ortamının da açık bir etkisi altındadır. Bu nedenle çevrenin de eğitim sürecinde dikkate alınması bir zorunluluktur. Çocuğun eğitimine ilişkin çalışma yaparken tıpkı aile gibi çevreye yönelik bir çalışmanın yapılabilmesi de mümkün görünmemektedir. Aileyle karşılaştırılınca çevre çok daha belirsiz bir durumdadır. Bu belirsizlik çocuğun eğitimine ilişkin değerlendirme yaparken çevreye yönelik çalışmaları oldukça güçleştirir.
Çocuğun eğitimine yönelik yapılacak değerlendirmede gelişim dönemine göre okul, aile ve çevrenin etkisi üzerinde durulmaya çalışılmakla birlikte eğitime tabi tutulan bireyin kendi özelliklerinin de dikkate alınması bir başka gerekliliktir. Özellikle okul öncesi ve ilköğretim düzeyi okul, aile ve çevrenin etkisine yönelik değerlendirmeler yapılabilirken ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyi için artık okul, aile ve çevrenin etkisi yanında bireyin özelliklerinin çok daha fazla ön plana çıktığı görülmektedir. Bu nedenle okul, aile ve çevrenin etkisine yönelik değerlendirmeyi tüm öğretim kademeleri için yapmamak gerekmektedir. Özellikle okul öncesi ve ilköğretim düzeyi için okul, aile ve çevre faktörü dikkate alınması gerekirken diğer öğretim kademeleri için sadece bu üç faktörü ele almak eksik değerlendirme yapılmasına yol açacaktır.
Eğitime yönelik değerlendirme denilince öncelikle eğitime dair hangi yön üzerinde durulacağının belirlenmesi gerekmektedir. Eğitimde işe dâhil olan birçok unsur var olduğu için bu unsurlar arasındaki etkileşimin iyi bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Eğitimin iç unsurları ve dış unsurları tümüyle eğitim sisteminin işleyişine etki etmektedir. Eğitimin hangi yönüne dair değerlendirme yapılacaksa bu yönün etkileşimde bulunduğu alanların dikkate alınması bir zorunluluktur.
Eğitime dair değerlendirmelerde özellikle iç unsurlara yönelmek değerlendirmeye tabi tutulacak alanların sınırlanması açısından bir kolaylık sağlayabilir. Zira eğitim sistemi yapı itibariyle, inceleme alanı itibariyle, verilere ulaşma yönü itibariyle değerlendirmede kolaylık sağlayacaktır. Okul bu iç unsurlardan en başta gelenidir. Okulun bağlı olduğu üst sistem, bu sistemlerin işleyişi, sistemlerin işe koşulmasında kullanılan insan gücü unsuru, sistemin işleyiş sorunları hep iç unsurlar arasında sayılabilir. Bu iç unsurlara yönelik yapılacak çalışma, değerlendirme sonuç getirici olabilir. Aksine sınırlandırılamayan, ölçülemeyen, verilere ulaşmanın zor hatta imkânsız olduğu bir alanda çalışma yapılması çabaların boşa çıkmasına yol açabilir. Bu nedenle değerlendirme yapanların özellikle iç unsurlar üzerinde yoğunlaşması bir zorunluluk gibi görünmektedir. Bu değerlendirmeler eğitimi yönetenlere de önemli ip uçları verecektir.
Soru, Görüş ve Önerileriniz için….
Ali Hikmet DEMİR