Ali H. Demir
22 Aralık 2009
Okullar içinde bulundukları çevrenin imkânlarına göre iyi veya kötü şartlara sahip olarak işlevlerini yürütmeye çalışıyorlar. Okulun içinde bulunduğu çevre denilince okula öğrenci gönderen velilerin sahip olduğu imkânlar düşünülmesi gerekiyor. Öğrenci velileri okulun imkânlarını geliştirme konusunda önemli bir unsur olarak görülüyor. Okula öğrenci gönderen veliler, çocuklarının daha iyi bir eğitim almasını sağlamak için okul yönetiminin kendilerinden istediği birçok fedakârlığı, okula katkıyı ellerinden geldiği kadarıyla yapıyorlar. Kırsal veya şehir her yerleşim yeri için söz konusu olmamakla birlikte özellikle eğitimin önemine inanmış çevrelerde bulunan okullar için bu düşüncenin doğruluğu kolaylıkla iddia edilebilir. Özellikle ilköğretim düzeyindeki okulların işleyişi konusunda merkez teşkilatından okullara herhangi bir yardım yapılmıyor. İlköğretim düzeyindeki okulların işleyişine ilişkin ihtiyaç duyulan kaynakların çoğu veliler tarafından sağlanıyor. Okulların personel gideri, okulun yapılması, okulun genel anlamda tamir, bakım ve onarım gibi giderleri dışında günü birlik işlerinin yürütülmesi, temizlik, bakım gibi giderleri konusunda öğrenci velilerinden her zaman katkı istendiği görülmektedir. Velilerin çoğu da bu konuda ellerinden geleni yapmaktadırlar. Okulun ihtiyaçlarının karşılanması konusunda hemen her zaman katkısına başvurulan velilere sadece katkı yap, başka bir şey yapmana gerek yok anlamında bir muamele yapılması doğru bir davranış değildir. Bu şekliyle eğitimin kalitesinin istendiği şekilde geliştirilebilmesi de mümkün görünmemektedir. Bu durumun ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden birisi eğitim sistemimizin sahip olduğu merkeziyetçi anlayıştır.
Okulların genel anlamda yönetimi, işletilmesi merkezi karar organlarının inisiyatifinde bulunmakla birlikte okulların her alandaki ihtiyaçlarının merkezi karar organlarınca karşılanabildiğini söylemek mümkün görünmüyor. Merkeziyetçi anlayışın getirdiği olumlu bir takım avantajlar olduğu kadar dezavantajlardan da söz edilebilir. Merkeziyetçi anlayış okulların niteliğini geliştirme konusunda, farklı uygulamalar yapma konusunda okullara inisiyatif vermiyor. Bu durum eğitimin kalitesi konusunda bir noktaya kadar gelinmesine rağmen daha ileriye gidilmesini engelliyor. Eğitimde niteliğin geliştirilmesi belli bir oranda özerkliği, serbestliği gerektirdiği halde merkeziyetçi anlayış bu özerklik ve serbestliğe izin vermiyor.
Okulun yönetimi, eğitim öğretim personeli merkezi bir irade tarafından ve yine merkezi bir sistemle seçilip okulda görevlendiriliyor. Bu durum okulda görev yapan personele okulun müşterisi durumundaki kişilere, öğrencilere, ailelere karşı bir serbestlik getiriyor. Eğitim sistemi okulun yönetimini, eğitim öğretim personelini belirlerken merkeziyetçi bir anlayışla kriterleri, kuralları kendince koyuyor. Bu durum eğitim sisteminin düzenlenmesi, yönetilmesi açısından olumlu olarak görülürse de eğitim faaliyetlerinin yayıldığı geniş saha dikkate alındığında eğitim hizmetinin toplumun tümünde aynı düzeyde, aynı nitelikte verilebilmesi mümkün olmamaktadır. Eğitim sisteminde personelin çalışma düzenine, verimliliğine ilişkin sistemli, nitelikli bir değerlendirme sistemi olmadığı durumlarda personele okuldan hizmet alan kişilere karşı sağlanan bu serbestlik olumsuz sonuçlar vermektedir. Özellikle eğitim sisteminin hizmet alanlara karşı duyarsız olduğu veya hizmet alanlarla hizmet sunanlar arasında etkin işleyen bir iletişim sistemi olmadığı durumlarda personelin hizmet alanlara karşı özerk olması eğitimin kalitesinin geliştirilmesini engeller hale dönüşebilmektedir. Bu yönüyle eğitim sistemimize bakıldığında okulun yöneticisi durumundaki kişilerin veya eğitim öğretim personelinin niteliklerine, çalışma performansına dair eğitim hizmeti alanların görüşlerini de dikkate alan bir değerlendirme sisteminin olmadığı görülmektedir. Eğitim veren personelin çalışma temposu ne olursa olsun eğitim alanlar personele yönelik bir değerlendirme yapma hakkına sahip olamamaktadır. Eğitim sisteminde var olan personel değerlendirme sistemi eğitimin niteliğine olumlu etki yapmaktan çok uzaktır. Bu durum sistemin içinde bulunan herkes tarafından eleştirildiği halde düzeltilmesi, geliştirilmesi, iyileştirilmesi yönünde bir çalışma yapılamamaktadır. Eğitim sistemi kendince geliştirdiği personel değerlendirme sistemini sorunlarına, verimsizliğine rağmen kullanmaya devam etmektedir.
Eğitim öğretim personelinin ürettiği hizmetten memnun olmayanlara karşı okul yönetimi ellerinden bir şey gelmediğini söyleyerek bir bakıma şikâyetlere kulak tıkar bir tavır takındığı durumda şikâyetçilerin elinden bir şey gelmeyebilmektedir. Böyle bir durumda eğitim hizmeti alanlara verilen eğitime razı ol, kendi başının çaresine bak der hale gelinmektedir.
Eğitim hizmetinin niteliğinin geliştirilebilmesi için mevcut merkeziyetçi anlayışta değişiklik yapılması gerekmektedir. Okulların tümü için tek bir düzenleme, uygulama birliği getirmek yerine okulun içinde bulunduğu çevre şartlarını dikkate alan düzenlemeler yapılabilmesinin önü açılmalıdır. Merkeziyetçi anlayışın yerine yerel anlayışların da etkisinin artırılması gerekir. Bu sayede okuldan hizmet alanlar okulun yönetimine daha etkin katılabilecek, personelin çalışma verimi konusunda söz sahibi olabilecektir. Eğitim sisteminin içinde bulunan tüm personeli adil bir şekilde değerlendirebilmek, değerlendirme sisteminin mevcut haliyle mümkün değildir. Eğitim personelinin değerlendirilememesine rağmen eğitim sisteminin verimini, kalitesini geliştirebilmeyi düşünmek hayalden öte bir anlam taşımamaktadır.
Soru, görüş ve önerileriniz için…
Ali Hikmet DEMİR