Ali H. Demir
17 Aralık 2012
4+4+4 Kademeli eğitime dair düzenlemenin yapıldığı tarihten itibaren Milli Eğitim Bakanlığı uygulamayı hayata geçirmek için acilen harekete geçti. Bu, eğitim gibi toplumun, bireylerin, ailelerin geleceğini büyük oranda ilgilendiren önemli bir konu açısından olumlu gibi görünebilir. Zira hayati konuların uygulanmasında vakit geçirilmesi büyük zararlara yol açabilir. Ancak acele hareketler yanlış sonuçlara da neden olmamalıdır. Acil kararlar iyi planlanmazsa olumsuz sonuçların doğmasına da neden olur. Karar alıcılara olan güvenin sarsılmasına yol açar. Kararların hayata geçirilmesine karşı direnmelerin ortaya çıkmasına neden olur.
Milli Eğitim Bakanlığı Nisan 2012 tarihinde çıkarılan kanuni düzenleme sonrası eğitim sistemini yeni bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. Bu çerçeveye göre ilkokul, ortaokul, lise kavramları eğitim sistemimize yeniden girdi. 1997 yılından sonra zorunlu ilköğretim faaliyetleri çerçevesinde eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla sekiz yıllık kesintisiz eğitimin gereği olarak neredeyse devasa denebilecek türde okullar yapıldı. 24 derslikli, 32 derslikli okullar sekiz yıllık eğitimin mantığı açısından gerekli gibi görüldü. Aslında bu kadar büyük okulların yapılması okul binalarının bakım, temizlik, güvenlik ve kullanışlılığı gibi yönlerden sorun oluşturmaktaydı. 2012 yılı içindeki düzenleme sonrası artık bu kadar büyük okulların yapılmasına gerek de olmayacak gibi görünüyor. Yeni uygulama birçok okul binasının girişine iki farklı okul levhasının konulması gibi garip uygulamaları da getirdi. Okul girişinde aynı adı taşıyan ilkokul ve ortaokul levhalarının asılması levha kalabalığı yanında görüntü kirliliğine de neden oluyor. Kanuni düzenlemede ilköğretim diye isimlendirilen fakat ilkokul ve ortaokul diye iki ayrı alt başlığa ayrılan kurumlar okul binalarının durumlarına göre ilköğretim adı altında tek bir kurum olarak devam edebilirdi. Okul binalarının durumuna göre zaman içinde ilkokul ve ortaokul ayrımı da oluşturulabilirdi. Şimdi kağıt üstünde ayrı ancak uygulamada aynı yerde olan kurumlarla karşılaşıyoruz. Gerçi kağıt üstündeki durumla uygulamadaki durumun farklılığına ülkemiz şartlarında her zaman alışkınız ancak çağın getirdiği imkanlarla bu garip durumun ortadan kalkması beklenirken aynen devam etmesi de bir başka ilginç durum olarak göz önünde duruyor.
İlkokul ve ortaokul uygulamasında öğretim yılının dörder yıl olarak düzenlenmesi konusunda özellikle ilkokul birinci sınıfa başlama konusunda yaşanan sorunlar üzerinde durulması gerekiyor. Altmış ayla altmış altı ay arasındaki çocukların okula başlama durumları ailelere bırakıldı. Bu durum eğitim öğretim sürecinde görev alan kişileri, görevlileri özellikle eğitim işinden anlayanları zor duruma soktu. Çocuğunun eğitimi konusunda yeterli bilince sahip olmayan aileler çocuklarının gelişim durumlarını dikkate almadan, ileride yaşayabilecekleri sorunları düşünmeden çocuğunu ilkokul birinci sınıfa başlatmak için diretti. İlkokul birinci sınıflarda bu yıl yaşanan karmaşanın veya sorunların en başta gelen nedenlerinden birisi bu uygulamadır. Çocukların erken yaşlarda eğitim hayatına başlamalarında herhangi bir sorun olmayabilir. Fakat çocuğun gelişimine uygun bir eğitim sürecinin uygulanması gerekmektedir. Çocuklar, içinde yetiştikleri aile içinde temel konuşma, dinleme, anlama gibi eğitim sürecinin temeli olan becerileri almaksızın doğrudan eğitim sürecine girdiklerinde uyum sorunları ile karşılaşmaları kaçınılmazdır. Kalem tutma becerisini edinmemiş bir çocuğun hele bir de fiziksel yönden de yeterince gelişmediği dikkate alındığında kendisine göre daha yeterli becerilere sahip yaşıtları arasında önemli sorunlarla karşılaştığı görülmektedir. Özellikle bu yılki uygulamada yaşıtları ile bir arada bulunmayı bırakın kendisinden en az bir veya iki yaş daha büyük çocuklarla bir arada bulunmak zorunda kaldıkları dikkate alındığında kayıp düzeyi daha çok yükselmektedir. Yeni uygulamada okul öncesi eğitim almış çocukların önemli sorunlarla karşılaşmadığı ancak okul öncesi eğitim almamış olanların önemli sorunlar yaşadıkları ve öğretmenlerine de önemli sorunlar yaşattıkları görüldü. Bu nedenle ilkokula başlama yaşı kaç olarak belirlenirse belirlensin çocuğun öncelikle bir yıl okul öncesi eğitime devam etmesi mutlaka sağlanmalıdır. İlkokula başlama kararını tek başına aileye bırakmamak gerekmektedir. Çocuğun gelişim durumunu dikkate alarak dahil olacağı süreci başta öğretmen, okul idaresi ve aile birlikte kararlaştırmalıdır. Okul öncesi eğitim mutlak surette zorunlu olmalıdır.
Eğitim sistemimiz içindeki yeniliklerin sonuçlarının mutlaka yakından takip edilmesi, yaşanan sorunlara göre sistemde yeni düzenlemelerin yapılmasına en az 4+4+4 sisteminin hayata geçirilmesinde gösterilen aciliyet kadar önem verilmelidir. Bunun yapılması okullardan, eğitim öğretim sürecinin uygulanmasından sürekli geri dönüt almakla mümkün olabilir. Sistemin içinde dönüt sağlayan en etkin araç ise denetimdir. Denetimin mutlaka eğitim öğretim sürecindeki sorunları tespit etmeye, okullarda yapılanlardan haberdar olmaya ve sorunlara çözüm bulmaya katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi, geliştirilmesi gerekmektedir.
Eğitim sisteminin başında yönetim konusunda uzmanlık bilgisine sahip bir kişinin olması eğitimin en azından sistem düzeyinde, yapılanma ve işleyiş düzeyinde rasyonel bir yapıya kavuşmasında önemli bir avantaj olarak görülebilir. Fakat bu güne kadarki uygulamalar bu avantajın yeterince değerlendirilemediğini göstermektedir. Eğitim sistemi gibi devasa bir sistem içinde alt organların kararlara katılımını desteklemek, cesaretlendirmek yerine bir veya birkaç kişinin merkeziyetçi bir anlayışla uygulamaları hayata geçirmeye çalışması insan unsurunun ağırlıklı olduğu bir yapıda hiç de hoş bir durum değildir. Eğitim sistemi içinde yıllarını ve emeğini yaptığı işe katan insanları, çalışanları hiçbir karara katma endişesi taşımadan uygulamalar yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Tecrübeyi hiçe indirmek rasyonel bir yaklaşım değildir. Sistem içinde etkin konumda bulunan kişilerin görüş ve düşüncelerine değer vermeksizin tek yönlü olarak kararları alıp uygulanmasını istemek eğitim öğretim ve yönetim sürecine katkıdan çok zarar getirir.
Yeni uygulama ile birlikte hayata geçirilmeye çalışılan çerçeve içinde eskimiş uygulamalara dair değerlendirmelerin acilen yapılması gerekmektedir. Kaldırılan uygulamalar yerine yenilerinin acilen hayata geçirilmesi gerekir. Eğitim sistemi içindeki boşlukların bir an önce doldurulması gerekir. Yönetim ve denetim gibi, sistemler için hayati işlevlere sahip unsurların belirsizlikten kurtarılması gerekir. Artık gelenekselleşmiş bir işleyişin oluşturulması, günü birlik yapbozların ortadan kaldırılması gerekir. Eğitim sistemi içinde görüş ve katkı sunmaya hazır birimlerin gerçek anlamda sistemin gelişim sürecine dahil edilmesi gerekir. Katılımı güçlü bir şekilde destekleyecek yapıların geliştirilmesi gerekir. En önemlisi de tüm bu gerekliliklerin acilen yerine getirilmesi konusunda girişimlerde bulunmak için zaman kaybedilmemelidir.
Eğitim 4+4+4 sistemi ile birlikte kademelendirme konusu bu yıl için ön plana çıkmış bile olsa eğitim konusunda üzerinde durulması gereken birçok bakir alan hala olduğu gibi durmaktadır. Özel eğitim uygulamaları hala sorunlar yumağı halinde ve hemen hiç el sürülmemiş bir durumdadır. Özel öğretim konusunda birçok belirsizlikler adeta buz dağının okyanuslarda sürüklenmesi gibi eğitim sisteminin içinde önemli bir sorun olarak varlığını korumaktadır. Yaygın eğitim alanına ilişkin uygulamalar, sorunlar küllenmiş gibi görünse de sıcaklığını hissettirmekte olup ilgi ve alaka beklemektedir. Öğretmen yetiştirme ve eğitimi yanında her düzeydeki personelin değerlendirilmesi havada kalmış durumdadır. Adeta hesabını bilmeyen tüccar misali sistemde kimin ne yaptığına dair bir değerlendirme yapılamamaktadır. Rehberlik gibi okullardaki en temel üç faaliyetten birisi olan süreçler belirsizliğe terk edilmiş durumdadır. Yönetici atama nedir, nasıl yapılır konusunda hiçbir kriter, ölçüt, süreç bulunmamaktadır. Programlı eğitim kavramı artık sadece kağıt üzerinde veya üniversitelerdeki ders kitaplarında kalmış durumdadır. Hizmetiçi eğitim neredeyse adı var kendi yok hale gelmiş durumdadır. Üniversiteye giriş, ortaöğretim kurumlarının işleyişi, öğrencilerin yarınlarının ne olacağı, öğretmenlerin atanması, branş değiştirme, nitelikli eğitim gibi saymakla bitmeyecek eğitim sorunlarımız hala neşter vurulmayı beklemektedir.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR