Ali H. Demir
13 Nisan 2011
Eğitimde öğretmen unsuru can alıcı bir öneme sahip. Zira eğitim sistemini kurmak eğitim faaliyetinin yapılmasını sağlamıyor. Eğitim öğretim faaliyetlerinde temel faaliyetler sınıfta yapılmaktadır. Sınıfta yapılacakların çerçevesini belirleyen programlar teorik bir açıklamadan ileri gitmemektedir. Önemli olan hazırlanmış programların sınıf ortamında hazır bulunan öğrenci/çocuk denilen bugünün küçüğü yarının büyüğü diye nitelenen bireylere aktarılmasıdır. Bu aktarım ne kadar etkili olursa öğrenci/çocuk o derece istenen niteliklere sahip olarak sistemden çıkar. Eğitim öğretim faaliyeti hangi amaçla yapılacak diye planlanırsa planlansın bu faaliyetin yöneticisi olan öğretmenin uygulama becerisi, uygulama isteğiyle bağlantılı olarak gerçekten amacına ulaşır veya ulaşmaz.
Eğitim sistemini kuran irade kendine göre bir yönetim yapısı, yönetim şekli oluşturur. Eğitim sisteminin işleyişine, yönetilmesine yönelik faaliyetler öğrenci/çocuk odaklı anlayıştan çok bürokratik bir anlayışla yürütülür. Eğitim sisteminde fiziki ortamların oluşturulması, araç gereç, yöntem teknik kullanımına yönelik bir takım düzenlemeler yapılsa bile bunlar doğrudan öğrenciye/çocuğa etki yapan unsurlar değildir. Öğrenci/çocuk eğitim sisteminin içinde sınıf ortamındaki bir birey olarak var olur. Sınıf ortamında öğrencinin/çocuğun alacağı eğitim öğretimin çerçevesini çizen programlar dersler olarak somutlaşır. Okuma-yazma, matematiksel işlemler, zihinsel faaliyetlerin geliştirilmesi, estetik duyguların geliştirilmesi gibi bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, kültürel ve hatta siyasal yönler sınıf seviyelerine, öğrencinin/çocuğun gelişim özelliklerine göre uzman kişiler tarafından hazırlanan programlar aracılığı ile eğitim öğretim faaliyetlerinin çerçevesi çizilmiş olur. Çizilen bu çerçeve sınıf ortamında yapılacak çalışmalara yol gösterir. Ancak oluşturulan fiziki ortamlar, hazırlanan araç gereçler, programlar, dersler tamamen eğitim öğretimin soyut yönünü, kağıt üstünde kalan kısmını oluşturur. Eğitim öğretimin asıl somutlaşan yönü sınıf ortamında öğretmen öğrenci/çocuk arasında oluşacak etkileşimin sonucunda ortaya çıkar.
Öğretmen eğitim sisteminin hazırladığı ortamlarda çizilmiş çerçevenin içinde öğretmenliğe hazırlık sürecinde aldığı uzmanlık eğitiminin kazandırdığı bilgi, beceri, tutum ve değerleri kullanarak sınıf ortamında öğrencilerle/çocuklarla yüz yüze gelirler. Bir bakıma eğitim sistemini kuran iradenin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak sınıf ortamını, sınıf ortamında bulunan öğrencileri/çocukları şekillendirir, yönlendirir, yetiştirir.
Okullar eğitim öğretim merkezleri olarak topluma eğitim hizmetini sunan kurumsal yapılar şeklinde yapılandırılmıştır. Bu şekliyle okul aynı zamanda hiyerarşik bir yapının parçası durumundadır. Hiyerarşik yapıda okullar il/ilçe milli eğitim müdürlüklerine, onlar da bakanlık merkez teşkilatına bağlıdır. Hiyerarşik yapının parçası olan okul her ne kadar merkez ve taşra teşkilatı içindeki diğer üst birimlerin kontrolünde gibi görünse de içinde bulunduğumuz toplumsal yapıda bu hiyerarşik yapının okullara, okullarda yapılan eğitim öğretime doğrudan bir etkisinin olduğunu söylemek zor görünmektedir.
Son yıllarda eğitim sistemimiz içine dahil edilmiş olan e-okul sistemi, Seviye Belirleme Sınavları, bilgisayarlı eğitim imkanlarının artması, ücretsiz kitap dağıtılması gibi yeni uygulamalar eğitim sisteminin niteliğine doğrudan katkı yapmaktan çok uzaktır. Bu tür uygulamalar okulların rutin bir takım uygulamalarını kolaylaştırma dışında bir etkisi olmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının “fatih” projesi ile sınıflarda akıllı tahta uygulamasının yaygınlaştırılması da benzer şekilde bir etkiye sahip olacaktır. Zira sınıf ortamındaki faaliyetlerin niteliği öğretmenin niteliğine bağlı bir durumdur. Bu nitelik teknolojik bir takım araç gereçlerin çoğaltılması ile değiştirilemez. Öğrenci/çocuk öğretmen arasındaki etkileşim süreci ders saati ile sınırlı gibi görünse de ders saatinin verimli, etkin planlanması, yönetilmesi, işletilmesi, kullanılması tamamen öğretmene bağlı bir durumdur. Öğrencinin/çocuğun bu etkileşimde etkin olmasını beklemek doğru olmaz. Çünkü sınıf ortamında yapılan çalışmaların yöneticisi öğretmendir. Öğretmenin sahip olduğu yönetim yetkisini kullanma becerisi, isteği sınıf ortamındaki kaliteye doğrudan etki etmektedir.
Çıkarılacak kanunlar, düzenlemeler, yönetmelikler sınıf ortamındaki öğrenci/çocuk ile öğretmen etkileşimine etki etmediği sürece eğitim öğretim faaliyetlerine olumlu yönde katkı sağlayabileceğini beklememek gerekiyor. Eğitimde değişim sağlanmak isteniyorsa öncelikle öğretmenlerin sınıf yönetim becerilerinin, öğretmenlik yeteneklerinin, yöntemlerinin etkilenmesi gerekiyor. Eğitim sisteminin hangi kademesi ele alınırsa alınsın öğretmenin can alıcı önemi değişmemektedir. Eğitim sisteminin devasa yapısı, ülke içindeki geniş dağılım alanı, sistem içindeki öğretmen sayısı, çeşitliliği dikkate alındığında değişim niyetinde olanların işinin ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır.
Bu nedenle eğitim sistemine yönelik planları olanların öncelikle öğretmenlere yönelik planlarını ortaya koyması gerekmektedir. Öğretmene yönelik getirilecek düzenlemeler ne kadar rasyonel olursa eğitim sisteminin değişmesi de o kadar rasyonel olacaktır.
Soru, görüş ve değerlendirmeleriniz için…
Ali Hikmet Demir