Ali H. Demir
14 Ocak 2013
Milli Eğitim Bakanlığı 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden teşkilatlandı. Daha önceki teşkilat yapısına göre yeni yapı daha sadeleştirilmiş bir şekle dönüştürülmeye çalışıldı. Merkez teşkilatındaki birimlerin bir kısmı kağıt üzerinde kaldırıldı. Bir kısmı yeni isimle devam ediyor. Yapılanmanın niteliğine ilişkin şimdiden bir şey söylemek erken olmakla birlikte yapılanmada uygulanan yöntem konusunda hızlı, gizli ve acil bir yaklaşım takip edildiği söylenebilir.
Hangi birime nasıl bir düzen verilmeli, kaldırılması veya birleştirilmesi gereken birimlerle ilgili yapılacaklar konusunda kim ne tür bir çalışma yürüttü kamuoyunda fazla bir bilgisi olan var mı bilemiyorum ama bilgi sahibi olanların sayısının oldukça az olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne yazık ki eğitimle ilgili düzenlemeler geçmişte olduğu gibi günümüzde de aynı şekilde birkaç kişinin aldığı kararlara dayanmaya, eğitim sisteminin içinde yer alan kişilerin görüş ve önerilerine neredeyse hiç değer verilmemesine devam ediliyor. Bakanlık merkez teşkilatına ilişkin yapılanma çalışmasını da bir gün uyanınca herkes resmi gazetede yayınlandığını görüp öğrendi. Eğitime dair kararlar, uygulamalar bu şekilde devam ettikçe sistemin rayına oturması, nitelik odaklı çalışmalar yaparak yine nitelikli ürünler üretmesi için bayağı uzun zamana ihtiyaç var gibi görünüyor.
Kimseye danışmadan, sormadan, tartışmadan ve görüş almadan yapılan değişiklikler uygulayıcıların eline geçince onlar da gönülsüz de olsa bunları uygulamaya çalışıyorlar ancak yaşanan sorunlar kısa bir süre sonra bu uygulamayı da yine bir anda ortadan kaldırıyor. Yine yepyeni bir uygulamayı çalışanlar bir anda öğreniyorlar. Sistem bu şekilde kendi kendine işliyor gibi görünüyor ama toplumsal yapıya hizmet üretmesi beklenen kurum ve kuruluşlar kendilerinden beklenen verimi veya en azından diğer çağdaş ülkelerdeki eş değerlerinin ortaya koydukları performanslarını gösteremeden rutin işleri yürütmekle zamanlarını geçiriyorlar. Eğitim sistemimiz bu ülkede yaklaşık 150 yılı aşan bir tarihi geçmişe sahip olduğu halde hala ne bir gelenek, ne bir güvenli yapı ne de sistemli bir işleyişe kavuşamamış durumdadır. Bunun birçok nedenleri olduğu kesin ancak sistemin işleyişinde görev alan kişilerin düşünce, tecrübe ve görüşlerinin alınmaması, yapılan uygulamalardan ders alınmaması da en önemli nedenlerden birisi.
İşte bakanlık merkez ve taşra teşkilatına ilişkin yeni düzenlemeler de yine aynı anlayışla yapılmış durumda. Bu uygulamaların en son örneği il ve ilçelerdeki şube müdürlüğü görevlendirmeleri konusunda yaşandı. 2012 yılının aralık ayının ilk günlerinde bakanlık yayınladığı genelgeyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre il ve ilçelerin yönetici kadrolarının belirlenmesine ilişkin kendince belirlediği kriterlere göre atama yapılmasına ilişkin düzenlemeler yaptı. Her il ve ilçede müdürlükler harıl harıl bu konuda çalışmalar yaptı. Bazı illerde görevlendirmeler yapıldı, bazı illerde planlamalar yaparken bazı illerde de fiziki yapıya ilişkin düzenlemeler yapılmaya başlandı. Hatta bazı illerde görevlendirmesi yapılan kişiler hemen görevlerine başladılar. Bu kişilere onlarca çiçekler, çelenkler, kutlamalar, tebrikler gönderildi. Milli Eğitim Müdürlüklerinin koridorları bu çiçeklerle adeta doldu taştı. Bu durumu gören diğerleri de sıranın kendilerine gelmesi için hazırlanırken bir gün akşam saatlerinde birden bakanlıktan gelen bir mesajla üstelik de kısa bir mesajla bu atamaların sona erdirildiği, iptal edildiği duyuldu.
Düzenlemenin ilk çıktığı aralık ayının başında yayınlanan genelgede illerdeki şube müdürlüğü sayısının on üç olması, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde farklı bir sayının belirlenmesine yönelik düzenlemelerin yapıldığı görüldü. İllerdeki şube müdürlüğü sayısını belirlerken neye göre hareket edildiği, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi yerlerde yönetici sayısı belirlenirken hangi ölçütün kullanıldığını yine hiç kimse bilmiyor.
Bakanlık merkez teşkilatında yeni kanun hükmünde kararname ile birlikte yönetim birimleri yeniden isimlendirildi. Bu birimlerin başındaki kişiler ve il milli eğitim müdürlüklerindeki yöneticiler tümüyle merkeze çekildi. Havuzlarda toplandı. Yerlerine yenileri atandı. Bu atamalarla ilgili herhangi bir düzenleyici hüküm bulunmamakta. Bakanlık merkez ve taşra teşkilatlarında yönetici olacak kişilerin hangi nitelikleri sahip olması gerektiği, hangi seçme ve atama sürecinden geçeceği belirsiz ama sürekli atamalar yapılmaya devam ediliyor. Merkez teşkilatını düzenleyen yasal düzenleme yapılırken, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin düzenlenmesine ilişkin yasal düzenlemeler yapılırken bu birimlerde görev alacak kişilerin neye göre seçileceğinin belirsiz olması eğitim sistemi açısından, sistemin hayata geçmesinde, işlemesinde hayati öneme sahip yönetim birimlerine gelecek kişilerin seçimindeki belirsizlik anlaşılmaz bir durumdur.
Şube müdürlüğü atamaları ile ilgili olarak da yine seçme ve atama sisteminin belirsizliği aynen devam ediyor. Hangi göreve kimin geleceği sistemin yapılandırılması sürecinde belirlenmesi gereken bir olgudur. Bu konudaki belirsizlik bir tarafa ilde görevlendirilecek kişilerin sayısının belirlenmesinde de hiçbir kriterin, ölçütün olmaması bir başka sorundur. Tüm illerdeki okul, kurum, öğretmen, öğrenci sayıları, kurum ve personel nitelikleri, sorunları, yapılması gerekenler, çalışacak personel sayısı her ilin kendisine göre farklı farklı olduğu halde tümüne aynı sayıda yönetici atanması çok da uygun olmamaktadır. Öyle iller var ki mevcut yöneticiler bile yapacak iş bulamaz durumda iken bunların aralarına yenilerini ilave etmenin mantığını anlamak gerçekten zor. Mevcut yapının ve işleyişin mutlaka çok iyi analiz edilmesi, yaşanan sorunların neden kaynaklandığının belirlenmesi, çözümün veya çözüm diye düşünülen kararların buna göre verilmesi gerekiyor. İş analizlerinin mutlaka yapılması gerekiyor. Hangi birimde ne tür işlerin yapıldığı, yapılan işlerin ne kadarının kim tarafından yapılacağının belirlenmesi gerekiyor. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin mevcut sistemde işleyişi konusunda değerlendirmeler yapılması gerekiyor. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde hangi birimlerde ne tür işlerin üretildiğinin farkına varılması gerekiyor. Sistem içinde bazı birimler sadece yukarıdan gelen yazıları aşağıya gönderme dışında bir iş yapmazken, mevcut yöneticilerin verimlilikleri konusunda bir çalışma yapmadan yenilerini getirmek sisteme fazla bir katkı sağlamayacaktır. Bilemiyoruz, belki bakanlığın bu konularda elinde veriler, çalışmalar, uygulamalar bulunabilir ancak bunlar varsa ve kamuoyuyla paylaşılmıyorsa bu da bir başka sorundur. Ama yönetim uygulamalarına genel anlamda bakan birisi yıllar yılı il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin çalışmalarının denetimden, değerlendirmeden uzak olduğunu bilir. Denetim ve değerlendirme yapılmaksızın yapılacak değerlendirmelerin ne kadar sağlıklı olacağının belirlenmesi çok tartışmalı bir durumdur.
Bakanlığın şube müdürlüklerine yönelik yaptığı uygulamalar aslında eğitim sistemimiz içinde ilk olmadığı gibi son da olmayacak gibi görünüyor.
Alan değişikliği uygulaması eğitim sistemimiz içindeki en önemli garabetlerden birisi olarak hayata geçti, kısa bir süre sonra isteyen geri dönebilir denildi.
Denetim sistemi son üç yılda denetim elemanlarının isimleri konusunda hala bir karara varabilmiş değil. İlköğretim müfettişliği ismi eğitim müfettişliğine, bu isim de kısa bir süre sonra eğitim denetmenliğine döndü. Bu uygulama son üç yıl içinde oldu. Hala da denetim sistemi konusunda büyük belirsizlikler varlığını devam ettirmektedir.
Özel öğretim kurumları ile ilgili mevzuat sürekli değişiyor, standartlar yönergesi, özel eğitim mevzuatı yapbozlarla sürekli değişiklikler yaşıyor.
Yönetici atama sistemi, ders ücretlerine ilişkin uygulamalar, ilköğretim kurumları yönetmeliği ile ilgili uygulamalar, yaygın eğitim kurumlarına ilişkin uygulamalar, ortaöğretim sistemi, kademeler arası geçiş sistemi, okul öncesi uygulamaları ve mevzuatı, hizmet içi eğitim süreci, öğrenci başarısının değerlendirilmesine ilişkin sistem, temel eğitim süreci, personele yönelik uygulamalar ve daha eğitimle ilgili hemen her tür uygulama sürekli bir belirsizlik ve değişim içinde. Bu kadar değişimin ve belirsizliğin olduğu bir yerde sistemden ne kadar söz edilebilir sorusu üzerinde mutlaka düşünülmesi gerekiyor.
Eğitim sistemi içinde değişimin olmamasını istemek doğru olmaz. Mutlaka gelişen teknoloji, çağın getirdiği yeniliklere göre sistemde değişiklikler olması gerekiyor ancak bu değişim, sistem içinde geleneksel uygulamaların hiç olmayacağı anlamına gelmiyor. Tarihi süreç içinde toplumların geçirdiği tarihi, siyasal, sosyal ve kültürel yapılara uygun ilkelere dayalı bir genel çerçevenin mutlaka olması gerekiyor. Bu genel çerçeve olmaksızın günübirlik ve gelişigüzel yapılan değişiklikler sistemde güvenilir bir yapı oluşturulmasını engellemektedir. Yönetim gibi en temel bir yapının belirsizliklerden kurtarılması gerekiyor. Yönetim uygulamalarının başarısına ilişkin etkin bir geri dönüt sağlama aracı olan denetimin mutlaka belirsizlikten kurtarılması gerekiyor. Yönetim ve denetim gibi iki önemli işlevin içinde bulunduğu belirsizlik sisteme en büyük zararı vermektedir.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR