İbrahim Halil Okuyan
4 Şubat 2016
Bazı
hikâyeler vardır; okuduğunuzda yüreğinizde büyür.
Bu
hikâye de benim için öyle oldu.
Bir
okuyun bakalım, sizin yüreğinizde de büyüyecek mi?
Genç
yönetmen yeni filmi için yüzü düzgün, Kamera karşısında rahat, Düş gücü
gelişkin bir kadın oyuncu arıyordu.
Gazeteye
ilan vererek adayları davet etmişti.
Gün
boyu peş peşe girdiği mülakatlardan yorgundu.
O,
Kendine yeni bir kahve koyarken, Sıradaki oyuncu adayını içeri aldılar. Alımlı
genç kız, yüzünde meraklı bir tebessümle deneme kamerasının karşısına oturdu ve
yönetmenle sohbete başladı. ,
Adı
Emile Muller’di.
Kısa
hasbıhalden sonra yönetmen değişik bir şey denemiş olmak için “Çantanızı
açıp bana içindekileri birer birer anlatır mısınız? ” dedi. Genç kız
arkadaki çantaya uzandı.
Fermuarını
açtı.
Önce
eline gelen İri Kırmızı Elmayı çıkarıp anlattı: “Bu elmayı sabah tezgâh
başında meyvelerini parlatırken gördüğüm manav hediye etti. Çok iştahlı bakmış
olmalıyım.”
Sonra
bir Kitap çıkardı.
Henüz
kitabın ilk sayfalarında olduğunu ve okuduğu satırlardan çok etkilendiğini
anlattı.
Romanın
başkahramanının dalaverelerinden söz etti.
Ardından
bir Gazete çıkardı:
İş
aranıyor ilanını orada okumuştu.
Listede,
başvuracağı başka işler de vardı.
Sonra
Makyaj Çantası, Ajandası ve Not Defteri…
Yönetmen,
bu sonuncudan rasgele bir sayfa çevirip okumasını isteyince defteri açıp mahcup
bir edayla okudu genç kız…
Özel
duygulardı okudukları…
Derken
çantanın gizli bölmesine attı elini…
Oradan
iki fotoğraf çıkardı.
Biri
uyuyan genç bir adam fotoğrafıydı.
“Sevgilim”
diye açıkladı.
“Fotoğraf
çektirmeyi hiç sevmez de…
Ancak
uykudayken çekebiliyorum fotoğrafını…” İkinci fotoğrafın annesinin
evlenmeden önceki hali olduğunu söyledi.
O
halini şimdikinden daha çok seviyordu.
Genç
kızın, Çantadan çıkarıp büyük doğallıkla anlattığı her bir nesne, Bir yapbozun
parçaları gibi onun hayatından kesitler sunuyordu.
Bu
oyun, 15 dakika kadar sürdü.
Sonunda
yönetmen Emile’e teşekkür etti.
Çıkarken
kapıdaki görevliye telefonunu bırakmasını söyledi. “Arkadaşlar gelecek
hafta sizi arar” dedi.
Emile
çıkarken, yönetmenin asistanı girdi içeri…
Dışarıda
bekleyen daha pek çok aday vardı.
Yönetmen
gerindi.
Kısa
bir mola vermek istediğini söyledi.
Hala
aradığını bulamamıştı.
Yeni
bir kahve doldururken karşısındaki sandalyeye asılı çantaya ilişti gözü…
Biraz
önce içindekilerin birer birer anlatıldığı çantaydı bu…
Telaşla
asistanını uyardı: “Giden kız çantasını unutmuş, hemen koşup
yetiştirsene…”
Asistan
kız sandalyeye baktı ve ” Yoo… O benim çantam” dedi. Yönetmen,
koltuğundan ok gibi fırlayıp kapıya seğirtti.
Aradığı
oyuncuyu bulmuştu.
Kıssadan
Hisse
“Hiçbir
Güç, Düş Gücü Kadar Güçlü Değildir.”
*Alıntıdır.
Saygılarımla.
İbrahim
Halil Okuyan
İnşaat
Yüksek Mühendisi
4.Şubat.2012
Şanlıurfa