Ömer Elçi
19 Haziran 2009
“Bu gün doğum günündü” derken takım elbisesini giyinmeye başladı. Ayna önünde birden çok kravatı değiştirirken, radyoda ”Bir ara bir sor Allah aşkına” çalınıyordu…
“Günü güzel yaşayın” dedi asansörde karşılaştığı komşuya. Pek konuşmayan, karşılaştığı insanlara genelde tebessüm eden adam arabasını park ettikten sonra alışveriş merkezindeki kalabalığa karıştı. Kuyumcunun bitişindeki bijutericiden toka ve mini ayılı anahtarlık aldı. ”Lütfen hediye paketi” dediğinde müstehzi gülümseyen reyon personeline, “Yaşam sevgide filizlenir” dedikten sonra karşıdaki çiçekçiye doğru yürümeye başladı. ”Toka ve anahtarlığı paketleteni de ilk defa görüyorum” diyordu reyon personeli kızgınca adamın arkasından…
Çiçekçiden kucak dolusu rengârenk çiçek, birkaç mum; 1960’ların şarabı ile biten alışveriş sonrası şehir dışındaki evin ışıkları karanlığı aydınlatırken adam özenle masayı hazırlıyordu. İki sandalye, iki bardak, mumlar; odaya hafiften yayılan müzik odanın birçok yerdeki çiçeklere de sanki şarkı söyletiyordu.
Adam önce karşısındaki bardağa şarap sonra ise kendi bardağına şarap doldurdu.İki minik paketçiği karşısındaki şarap bardağının sağına ve soluna bırakırken; ”Doğum günün kutlu olsun, sevdiklerinle ; sevenlerinle nice yılları yaşa ” dedi boş sandalyeye…
Gece ilerlerken mum ışığında ve müzikte; sevinin yazılmamış, yaşanamamış birçok öyküsünü yazdı adam şarabı kendi bardağına her dolduruşta…
Müziği kapatıp, mumları üfleyip de uykuya dalmadan önce “ gözlerin ne renkti, gözlerini özledim” derken çam ağaçlarının uğultusu odaya doluşuyordu…
* * *
Öylesine bir şeyler giyinerek evden çıktıktan sonra şehrin parklarından birine gitti kuşluk vakti sonrası. Arabanın içindeki iki minik paketçiği avucuna alarak ağır aksak yürümeye başladı. Parktaki kafeteryada kahkahalarla gülen erkekle, bayanın yan masasına oturup gelen garsona “sade bir kahve” dedi.
Erkek fıkralar, alıntı sevgi cümlelerini peş peşe anlatıyordu. Kahvesini ve sigarasını bitiren adam bir süre daha bekledikten sonra; elindeki iki minik paketçikle yan masaya yaklaştı. ”Yaşamda içtenlik yaşamı daha da güzelleştirir. Belki dün sizlerinde doğum gününüzdü; kabul ederseniz sevinirim” dedikten sonra paketlerden birini bayana, diğerini ise erkeğe verdikten sonra hızlı adımlarla kafeteryadan uzaklaştı…
Paketleri açan gençler toka ve anahtarlığı şaşkınlıkla evirip çevirmeye başladılar. Delikanlı “manyak çoğalmış, hırpani ancak bunu alabilmiş veya araklamıştır; hıh doğum günüymüş “ dediğinde genç kadın masadan kalktı. Genç kadın anahtarlık ve tokayı verip de kalabalığa karışan adamı bulabilmek ümidiyle parktaki kalabalığa yürüdü, bulamayacağını bilemeden…
Masada yalnız kalan delikanlı anahtarlığa birkaç daha baktıktan sonra “nereden geldi bu bunak” deyip kızgınlıkla anahtarlığı birkaç metre ilerideki çöp kutusuna fırlattı…
* * *
Şanlıurfalı okuyucular, “Arada bir dinlendirici yazılarda olmalı” demekte haklı. Ulusalda ve yerelde hükümeti, muhalefeti, belediyeyi, kurumları lehte veya aleyhte irdeliyoruz. Okuyucu ister istemez sıkılıyor, bu tür paylaşımlar da olmalı…