Ömer Elçi
26 Ocak 2007
.“ınsanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevmeye başladım” diyen ve evinin girişine vahşi batı yazan, Mustafa’nın Tülmen köyündeki evine uğradığımda; ulusal televizyonlar Hrant Dink’in 19 yaş civarlarındaki genç tarafından öldürüldüğünün duyuruyorlardı. “ınsanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevmeye başladığımı belki tam anlatamıyorum ama dini farklı diye bir insanı öldürmek insanlık mı.?” “Ermeni bir gazetecinin öldürülmesini Urfa’da kaç kişi protesto edebilir ve kaç gazeteci yazabilir.?” “Yazılacak, tartışılacak ama hiçbir şey değişmeyecek. Türkiye’de ,yazarların, insanların öldürülmesine tepki duyanlar birkaç gün konuşacak ve çok seyrettiğimiz filmi defalarca izleyeceğiz..” * * * Uğur Mumcu, Abdi ıpekçi, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Muammer Aksoy ve daha nice yazar, düşünürün öldürülmesinin filmini izledik yakından uzağa uzanan yıllarda … ızledik, unuttuk ve zaman diliminde yeni filmlerin senaryolarını yazdık; yazdırdık… 8.sıradayız dünya ülkeleri içinde gazeteci ve düşünürlerin öldürülmesi sıralamasında. * * * Susurluk sonrası temiz toplum özlemiyle evlerimizin ışıklarını yakıp söndürmeyi sürdüremedik, yine sözel kaldık ve güçlere bıraktık tüm alanları. Vatanseverler, hümanistler, gerçek dindarlar, yazarlar, aydınlar alanlara yayılanlarca; vatan haini,din düşmanı vb mesnetsiz bir çok yakıştırma ile suçlandıkça zaman diliminde ürkek güvercinlere dönüşmeye başladılar… Mutsuzlaşan, umutsuzlaşan Mustafa gibi bende, toplumun bir çok bireyi de; mutsuzluğa, umutsuzluğa yelken açıyoruz, güvercinlerin kalleşçe öldürülmesiyle… * * * Irkçılık yapanların, dini siyasete alet edenlerin Türkiye’ye en büyük ihanetidir ermeni kökenli gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi… Yüz binden fazla insan yürüse de cenazede , ulusal basın günlerce manşet yapsa da yeni film veya filmlerin senaryosu yazılmaya başlamıştır bile hayvanları, insanları ve Türkiye’yi sever görünürde sevmeyenlerce…. Yazılarını okumadığım ama iki kez televizyonda tesadüfen konuşmalarını izlediğim; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım demekten onur duyan ve Türkiye’nin çıkarlarını tüm dünyaya karşı yüreklice savunan Hırant Dink’in son yazısında; “Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”derken siyasilerin Türkiye’yi sürüklediği labirentlerde, karanlık dehlizlerde çığlığa, drama dönüştü… * * * Türkiye’de siyasiler, ırkçılık ve din üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçmedikçe, Türkiye’de siyasiler, insanlar “önce insan” olgusunu samimi olarak yaşamadıkça, Türkiye’de siyasiler, insanlar ve hepsinden önemlisi yazarlar insanların yüreklerindeki sevgi, saygı, dostluk, hoş görü tohumlarını filizlendirmeye çaba harcamadıkça nice insanımızı cahiller, psikopatlar, maşalar, karanlık güçler katleder… * * * Türkiye’de Türk, Kürt,Arap olmak üzere 20den fazla etnik topluluk ve başka dinlere mensup insan yaşamakta. Müslümanlar içinde Sünni ve şiiler yaşamakta. Siyasiler ve yazarlar başta olmak üzere tüm insanlarımız artık şunu çok iyi idrak etmek ve kabullenmek zorunda ”dini, mezhebi, ırkı nedeniyle insan öldürmek; kin, nefret tohumlarını oluşturmak bizleri çok ama çok büyük çatışmalara, kan denizlerinde boğulmalara götürür” “ınsanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevmeye başladım” paylaşımını daha çok irdelemeye başlayacağım galiba, ürkek güvercin Hrant Dink’in öldürülmesiyle…