Halit Güllüoğlu
28 Ekim 2009
İlk bakışta bu ifadedeki çelişki hemen göze çarpar.Gerçekten de Cumhuriyetle Demokrasi iç içe olarak bilinir.Önce Cumhuriyet sonra demokrasi demek dahi tuhaf geliyor insana.Çünkü Cumhuriyet denince baştakilerin halk tarafından seçilmesi ve halkın kendi kendini yönetmesi anlaşılır.Bunuın ne derecede uygulandığını tartışarak bugüne geldik.Çünkü birlik ve beraberlik içindeki yarınımız buna bağlıdır.İşte işin inceliği de zaten burada başlıyor.Hele 1950 öncesi rejimimiz ve yakın günlerdeki komşularımız Saddam!ı Hafız Esad’lı yönetimler halen Suudi’deki kraliyet,diğer Kuzey Afrika diktatörleri şeyhlere yakın olmak şaşkınlığımızın artmasına neden olmamalıdır.Sadece biz bunlardan biri olmadığımıza şükretmeliyiz.
İşte Türkiye son yıllarda bu farklılığına rağmen “darbelerle ertelenen” yani geciktirilen kabuk değişimindeki sancıları yaşamaktadır.Bu süreçten geçme çabasındadır.İnşallah bunun üstesinden geleceğiz.Yeter ki sabır ve tahammülümüzü hoşgörüyü ölçüsünde kullanalım.
Terörle mücadele yöntemindeki son gelişmeler malum.Şiddeti sadece şiddetle önlemek her zaman mümkün olmadığını askeri en yetkili ağızdan duyar olduk.Üstelik bununla bir yere varılamayacağı nihayet anlaşıldı.Bunun yanında terörün yayılmasındaki sebepleri akıllıca değerlendirmek alınacak en iyi önlemin başlangıcı sayılacaktır..Çünkü Anayasal bir Siyasi Parti dahi bunu savunmak aşamasına gelmiş ise ve askerlerin darbecilikle ciddi ithamlar altında Yargı önüne getirilmiş olduğu söz konu ise Devletimizin artık rejimine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine attığı imzanın gereklerini yerine getirme gayretinde olacağı inancına olan kuşkuları ortadan kaldıracaktır.
Devlet kendine çeki düzen verirken,fertlerin ve her türlü kurum kuruluşların da buna ayak uydurması Demokratik rejimin şansını arttırır..Değişmez ve tartışılmaz Temel İnsan Haklarının geleceği artık güvence altına alınmış olacaktır.
Neyse gelelim esas meselemize.Cumhuriyetimizin kuruluş öncesi insanlarımız birlikte kanıyla canıyla malıyla Savaşmıştır.Ülke namus ve şeref uğruna.Daha sonra kardeşçe yaşamak için Cumhuriyeti kurduk.Ancak birilerinin Cumhuriyetçiyim diyerek Osmanlıdan gelen ve başta din ve kültür bağıyla beraber olanları ayrıştırma zihniyetinde Millete çok çektirdiği hatırlardadır.Bu anlayışın temel nedeni Demokratikleşmenin önünü tıkamış olmasıdır.Bundan dolayı bir hakim sınıfı savunanların halen yargı önünde hesap verdiklerini görmek ne güzel..
İrtica diyerek bölücülük diyerek Cumhuriyet elden gidiyor diyerek yapılan müdahaleleri neyse ki artık terk edileceği kanısı hasıl olmuştur.Çünkü insanımız Emperyalistlere karşı mücadelesini birlikte yaptı.Bundan dolayı her ferdimizin bu zaferlerle övünme hakkı tartışmasızdır.Bunlara Türk,Kürt,Laz,Çerkez,Arap ve daha nice adlar ilave etseniz dahi hepsi de eşit haklara sahip Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıdırlar.
Bir kesimin Cumhuriyeti sahiplenmesi ve buna dayanarak yıllarca “Burjuva hakimiyetiyle” yönetime hakim olma arzusu artık sosyal adalet anlayışına ters düşmüştür.Bundan dolayı bir türlü gerçek halk iradesi olan Demokrasiye erişemediğimizin başlıca engellerini inkar mümkün değildir.Gizli askeri darbe planları basında ciddiyetle takip edilmektedir.Kuzey Iraktan geri dönen bir kısım Kürt vatandaşlarımızın karşılanışındaki aşırılıklar elbette tenkit edilebilir.Amma düşünün bir kere Türkiye çağı kucaklamıştır.Karşılıklı hoşgörülerle “İnsan Hakları Konusunda” geldiği aşamadaki sınavını ve darbe heveslilerine karşı yürüttüğü Hukuki varlığıyla Demokrasiye önemli adımlarla yaklaşmıştır.İşte bütün bu gelişmelerle Türkiyede birlikte yaşamak isteyen insanımızın geleceğe olan “umudu” arttırmıştır.Bunun
yaşatılması için herkes kendisine düşeni yapmalıdır.
“Cumhuriyet Bayramımız” bu inançla kutlu olsun.