İbrahim Halil Okuyan
17 Temmuz 2010
Bir laboratuarda deney yapılıyor.
İçinde bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor.
Haliyle, büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor…
Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, böylece akvaryum ikiye ayrılıyor.
Büyük balık bir tarafa küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor.
Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor.
Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor.
28 saatin sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor.
Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor.
O da ne!!!
Büyük balık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor.
Saatler geçtiği hâlde onları yemediği görülüyor.
Buna psikolojide ‘Öğrenilmiş Güçsüzlük‘ deniyor.
İstatistiklere göre bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasının,
‘yapma; elleme, dokunma,’gibi sözlerini duyuyormuş.
Böyle olunca da çocukta büyüyünce ‘yapamama‘, ‘edememe‘ özellikleri gelişiyor ve özgüvenini yitiriyor.
İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler.
Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken,
çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar.
Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan gözlerle, ‘Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?‘ der.
Baba; ‘Ben de yorgunum oğlum” der demez çocuk ağlamaya başlar.
Baba tek kelime etmeden ağaçtan bir dal keser.
Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar vermeyecek biçimde yontar.
Sonra dalı oğluna verir. ‘Al oğlum, sana güzel bir at’ der.
Çocuk sevinçle dal parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar.
Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile…
Baba gülerek kızına:
‘İşte yaşam budur kızım.
Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin.
İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et.
Bu at, bir arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir şiir ya da bir çocuğun tebessümü olabilir.’
Küçük bir kız çocuğunun bez bebekle ne hayaller kurduğunu hep biliriz.
Bizim çocukluğumuzda; çember çevirmek, gülle oynamak, telden tekerlekli arabalar yapmak, bez toplarla oynamak vb oyunlar vardı.
Tabi şimdiki çocuklarla bilgisayarla savaş oyunları oynuyorlar, Facebook, Msn, Chat, Sms vb yeni oyun imkanları var.
Bunlarla, çocukların nasıl bir geleceğe sürüldüğünü irdelemek lazım.
Yine de,
“Değnekten atınız hiç eksik olmasın”
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan